“Tevhidi Sosyal Düşünce”

Yeni Türkye Olabilmek İçin Eğiitimde Zihniyet Değişikliğinin Gereği

Son günlede Türkiye’de  eğitim alanında oldukça hareketli günler yaşanmaktadır.

  • 4+ 4+ 4 şeklindeki zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılması meselesi,
  • Dersanelerin kaldırılmasının ifade edilmesi,
  • Üniversite sınavlarının yerine    Ortaöğretim Başarı puanı ve Olgunluk Sınavı puanlarıyla birlikte öğrenciler üniversiteye başvurmaya hak kazanmalarına yönelik çalışmalar,
  • Meslek ve teknik liselerin Türkiye’nin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmesi gibi meseleler yeni dönemde oldukça hareretli tartışmaları ortaya çıkarmıştır.

Eğitim konusu bir toplumun ana temel sorunudur. İnsan kalitesinin oluşmasında, sosyal statünün ona bağlı olark yükselmesinde, medeniyet değerlerini taşıyan insnaın zihin yapısının oluşmasında ,  bir ülkenin/toplumun/medeniyetin  kültür naklinin özgün olarak aktarılıp aktarılmamasında, bağımlı bir toplum olup olmamasında hep eğitim çizmiş olduğu ana rota o toplumun yolunu belirlemektedir. Bundan dolayı emperyal Batı medeniyeti,  Aydınlanma felsefesi, Darwinist ilkeler ve pozitivst felsefenin eğitim anlayışı ile hem kendilerini hem de başka dünya toplumlarının insan tipini materyalist ilkeler özünde yetiştirmeyi ene önemli neo-kolonyalist bir faaliyet olarak takip etmektedir. Bu şu anlama gelebilir:  Emperyal Batı medeniyeti yukarıda sayılan akım ve ekoller çerçevesinde;

  • o toplumların siyasetini,
  • insan düşünce yeteneğini,
  • sanayisini,
  • dininin muhtevasını,
  • sosyal dünya algısını,
  • sosyal davranışlarını,
  • aydının karekteriolojisini,
  • hükümet olmanın temel öncüllerini,
  • sivil ve askeri bürokratının önceliğini bu materyalist eğitim anlayışına göre “hazırlanmış  tipleri” oluşturmaktadır. Buna göre emperyal  batı kültürlenmesine açık olan bir ülke, kendi özgün değerlerine göre yukarıda anılan akım ve  ekollerden ayrılmacı zihniyete yönelmesi durumunda,  yani Batı eğiitim anlayışından çıkması durumunda,
  • gerçek bir kalkınma içinde bulunmasını,
  • gerçek bi milli ve manevi bütünselci insan inşasını sağlamasını,
  • strateji üreten, oyun kurucu   gerçek bir ülke olmasını,
  • gerçek bir üniversitesinin olmasını,
  • gerçek bir sanayisinin olmasını,
  • gerçek bir ekonomik bakışının bulunmasını,
  • gerçek bir kültür politikasının olmasını,
  • gerçek bir düşünce aklının bulunmasını

ortaya koyacağından,  son iki yüzyıllık Batı dünya hakimiyeti sürecinden bir ülkenin en önemli ve ençetrefilli meselesi, özgün eğitim zihniyetini kurgulaması sorunu oluşturmaktadır. Buna göre Türkiye’de yapılan eğitim tartışmalarının özgünbir derinlik taşıyabilmesi için bu  noktadan bakan bir eğitim zihniyetinin meseleye sahip çıkması gerekmektedir. Yoksa günlük siyasete yönelik olarak karşı eğitim politikaları geliştirme seviyesinde kalınması halinde, Batıcı anlayışın ve Türkiye insanının yukarıda anılan ekollere bağlı düşünmesini sağlayan unsurların dinamikliğinin korumuş olacağı aşikar görünmektedir.

Yazarın Son Makaleleri

Sosyal Ağlarda Paylaş

Twitter Facebook Google+ E-mail

Kategoriler

Son Yazılar