Alemlere Rahmet Efendimiz(Sav), Karikatür Kimlikli Batı Paganizminin İslamofobik Din Savaşı
Efendimiz (SAV) son peygamberdir. O’nun(SAV) peygamberliğini ilanından sonra dünyanın bütün coğrafyalarındaki yaşayan her insan, İslam’dan, Kur’an-ı Kerim hukukundan sorumlu olacaktır. Efendimiz (SAV) 610 tarihinden kıyamet kopuncaya değin yaşayan son insanında peygamberi olduğundan, bu aralıktaki bütün insanlar, Peygamber Efendimiz(SAV)e ;
- bağlılık ,
- itaat,
- hürmet,
- saygı duymadan da sorumludur.
İnsanlar kendilerini Yahudi, Hıristiyan, Hindu ,Farisi, Müslüman, Türk… diye hem dini hem de milli kimlikleri ile tanımlasalar da, esasta Peygamberimizin getirdiği dinden sorumlu tutulacaklarından, O’na(SAV) bağlılık, saygı , hürmet duymak ve yaptıklarını yapmaya gayret ederek sevgisini, bağlılığını göstermek, sonsuz kurtuluş için temel kabuldur. Bun bağlamda İslam, 610 tarihinden bu yana İnsanlığı bir bütünün içinde ikiye ayrı tasnifte ele alır:
- Müslüman olan ümmeti Muhammet (İslam davetine İcabet edenler)
- Müslüman Olmayan ümmeti Muhammet (İslam olma davetine tabi olanlar)
Müslüman olmayan Ümmeti Muhammet’e İslam’ı ve Son Peygamber’i tanıtma, haberdar etme, anlatma, irşad etme görevimiz bulunmaktadır.
Bu noktada Rahmet Peygamberi(SAV) kendisine hakaret eden ve zulum yapanlara karşı da sabırlı davranmıştır. Bu sabırlı, hoşgörülü ama kararlı tavır, Efendimizin (SAV) rahmet peygamberi olmasından ileri gelen çok üstün vasıflarından kaynaklanmaktadır.
Efendimiz( SAV)’in İslam dini ortaya koymasına karşı kin duyan Yahudiler,Hıristiyanlar bu kinlerini hala devam ettirmektedirler. İlahi ölçülere göre esasında Efendimiz(SAV)’in davet ümmeti olan bu kesimler, akıllarınca Efendimize(SAV) hakaret etmeye yeltenmektedirler. Bu kesimler o kadar cahil, nankor, zulumkar olmakla birlikte aynı zamanda insanlığın düşmanı, karıştırıcı fitne kesimleridir. Zaten başta davet tabi olmalarını dahi bilme ihtiyacı duymayan bu kesimler kendi inançlarının dindarlığı adına başta en büyük kötülüğü kendilerine yapmakla birlikte insanlığa yapmaktadırlar.
Bu kesimlerin en büyük özellikleri yeryüzünü fitne , eşitsizlikçilik üzerinden(kapitalizm) kargaşa çıkararak, kaosa sokarak bireysel iktidarlarını(liberalist hegemonya) sağlayarak antroposentrik hakimiyetlerini İslam’a, Hz.Peygamber Efendimize(SAV) hakaret ederek, sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu tavırları, eylemleri, görüşleri asla kabul etmediğimiz gibi buna karşı İslam’ın evrensel adalet anlayışını, Efendimizin (SAV) öğretisini, İslam’ın bütüncül bilgi derinliğini , rehberlğini, hoşgörüsünü de hayranlıkla O’ndan(SAV) öğreniyoruz.
Efendimiz’i(SAV) tanımaktan, O’na(SAV) saygı duymaktan uzak bu insanlık düşmanı kesimler, Osmanlı 19.Yüzyıl başından itibaren yavaş yavaş dünya siyasetindeki ağırlığı çekilmeye başlamasından itibaren dünya bu kesimlerin kin, şer, fitne dolu pozitivist politik uygulamaları ve sosyal düşence anlayışlarının uygulamasına maruz kalmışlardır. Bu negatif ahlakın sonucunda dünya, birinci cihan harbinde 7,8 milyon civarından Allah’ın kullarının ölmesine, İkinci dünya savaşında ise 56- 57 milyon insanın –yani Allah’ın en üstün varlık olarak yarattığı- ölmesine yol açtıkları gibi 20.yüzyıl toplamlında ise komünizm, kapitalizm, dünya hegemonya kurma mücadelesinde, 180 milyon civarında insanı öldüren bu insancıl gözüken, özgürlükçü gözüken batı medeniyeti, esasından şer ve ikiyüzlü kendi insanlık anlayışının KARİKATÜR KİMLİĞİNİ temsil etmektedir.
Bu karikatür kimlikli Batı medeniyetinin temel uğraşı; din üzerinden mücadele ortaya koymaktadır. Ancak bunu din olarak göstermediğinden buna özgürlük, insan hakları, demokrasi, modernizm, post modernizm, bilim aklı gibi… gibi sahte kavram, tanımlama ve kılıflarla Türkiye’de yerli işbirlikçi yarı cahil aydın gözükenlerle, milletin sırtından geçinen , iki yüzlü, kimi kurumsal medya organlarının da işbirlikçi kalemlere silahşörlük yaptırdığı gözükmektedir.
21.yüzyıl dünyada din savaşlarının hakim olduğu bir yüzyıl kurgusunun oluşumunu ifade etmektedir. Bu savaşlar İslam ile Hırıistiyan, Hıristiyan Yahudi ve Yahudi üçlüsünün işbirliği üzerinden yaşanmaya yönelmiş durumdadır. Karikatür Kimlikli Batı Medeniyeti hep iki yüzlü olduğundan bunu özgürlük, haklar,demokrasi üzerinden ifade ederek manüple etmesine rağmen, bunu din savaşı olarak göstermekten ısrarla uzak tutmaktadır. Buna Türkiye’deki bazı aydın gözüken cahil, yarı cahil kimi yazar , çizer ve başta medya olmak üzere çeşitli kurumları da tetikçiliğe soyundurulmuş olduğu görülmektedir.
21. yüzyılun ilk otuz yılı, din savaşlarının yaşanmasınına doğru giden bir süreçi deifade etmeketdir. 19.yüzyıl da İngiliz batı medeniyet sistemi 1807, 1838 balta limanı (Osmanlı-İngiliz ticaret antlaşması) ve 1839 Tanzimatın İlanı ile yaklaşık kırk yılda İngiliz hakimiyeti Protestan hakimiyet sağlandı. 20.yüzyılda ise büyüyen Karikatür kimlikli Batı’nın çocukları İngiliz Fransız, Alman, ABD ve hepsinin içine serpiştirilmiş genel fitne çıkarıcı Yahudilik ile çıkarılan iktidar, paylaşım mücadelesi, 1914-1918, 1929 bunalımı, 1939-1945 arasından uzunca bir zamandan sonra Batı kendi içinde Protestanlık(Hıristiyan –Yahudi etkisi) üzerine kurulu dünya siyasal sistemini ancak bu zaman diliminde ABD içinde kurgulanmış Yahudi yapılanmasıyla komizme karşı galibiyet sağladığı görülür. 1989 da Sovyetlerin çöküşü ile bütün bu toplumlar 21. Yüzyılda İslam’a karşı ittifak yaparak, 21.yüzyılı İslam’la savaşa yani din savaşına yöneldikleri çok açık olarak görülmektedir.
İslam’la savaşın en önemli öznesi Türkiye’dir. Müslüman Türk’ler, haçlılara ve her türlü İslam’a karşı kesimlere canlı kalkan olmuş olduğun, İslam üzere devlet kurma, kültür inşa etme, medeniyet havzasını belirleme gibi dünya ölçeğinde siyaset yapma geleneğine sahip olduğundan ve bütün bu başarılarında ardında;
- Hz Peygamber (SAV)’e sevgi duyma,
- O’na (SAV) bağlı kalma zihniyetinden kaynaklandığından yani Kur’an ve Sünnet çizgisinden bulunmak ve bunu da özgün /tevhidi bilgi ile sağlama kabiliyetine haiz olduğundan bu damarı ortadan kaldırmak için Karikatür kimlikli Batı, Hz Peygamber Efendimize(SAV) hakaret ederek, Türkiye’de “Kur’an bize yeterci”sünneti aşındırmacı ilahiyatcı çalışmalarını organize ederek,
- Parale yapı kurgusuyla Protestanlık zihniyeti anlayışı üzerinden bir İslam ortaya koydurarak ve devlet kadrolarını bunlarla işgal ettirerek Batı karikatür kimlikli yapıya zemin hazırlamakla,
- Yerli işbirlikçi kimi medya ve mensuplarıyla,
- Liberal –kapitalist sistemle, demokrasi anlayışıyla, özgürlük ve haklar tabiriyle,
- Kur’an ve Sünnet karşıtı SELEFİLİĞİN hem dünya ölçeğinde hem de Türkiye üzerinde yaygınlaşması sağlanarak, vatan yapıcı Kur’an-Sünnet çizgisindeki din anlayışının birlik, bütünlüğü DEVLET-TOPLUM bütünlüğünü sağlayıcı yönünün ortadan kaldırılması sağlanmak istediği söylenebilir.
Sonuç itibariyle;
Tüm bu özellikler, Batı’nın İslam üzerinden Hz Peygamber(SAV) üzerinden Türkiye’nin İslam savunma refleksi düşürülmeye çalışılmaktadır.
Bu tablo Türkiye’de sosyal bilimler batı pozitivizmine göre okutulduğundan, sosyal bilimcilerin pek çoğu batı paradigmalarının sistemsel bilgisine göre bakış açısı ürettiklerinden, hümanistik/modernist uluslararası ilişkiler, siyaset, sosyoloji bilgisiyle bakma zorunluluğu içine düşmektedirler. Bu durumda 21.yüzüyılı ancak batılıların okuduğu gibi okumaya bizi götüreceğinden dünyayı olması gerektiği gibi anlamadan uzak düşüren, 21.yüzyılın din, medeniyet çatışmaları yüzyılı olduğunu görmemizi zorlaştıran durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu ise batı paganizminin islamofobi üzerinden bütüncül olarak geliştirdiği İslam ve İslam üzerinden Türkiye ile kültür-medeniyet-din mücadelesini, din savaşı olarak görmemizin önüne engeller koymaktadır. Batı paganizmi, ayrı ayrı olayları sanki birbirinden bağımsızmış gibi gösteren yapısıyla- örneğin karikatür meselesi, ışıd, el-kaide, horasan örgütü, paralel yapı, Ergenekon yapılanması, İslamofobik gösteriler…,- temel de İslam dünyası ve Türkiye üzerinden medeniyet –din bağlamında bir adı konmamış savaşın yürütülmesindeki araçsal unsurlardır. Buna rağmen Cenab-ı Allah Araf süresi 182. ayette ise “Âyetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâke götüreceğiz” beyanıyla bütün bu paganist kurguların ilahi kurgu karşısında sonuç alamayacağını açık olarak ifade etmektedir.