“Tevhidi Sosyal Düşünce”

Yeni Anayasa neler yapılırsa Milletin Anayasası olur?

Yeni Anayasanın “MİLLETİN ANAYASASI” Olması için Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar-2

Önceki yazımızda anayasaların, toplumların sahip olduğu sosyal düşünce dünyasının temel ilkelerine bağlı olarak, o sosyal düşünce dünyasının medeniyet, kültür ve zihiyet anlayışının bilgisine bağlı olarak yazıldıkalarını belirten açıklamalarda bulunulmuştu. Bunun nasıl sağlanabileceği konusunda derinleşmeye bu yazımızda devam edilecektir. 

Türkiye’nin Yeni Türkiye olabilmesi için kendi özgün kültürel değerlerinden hareket eden bir mantık, bilgi ve aydın çerçevesi ile bu yeni metni yeni bir zihniyet ile yazma zarureti bulunmaktadır. 

Bunun böyle oluşturulmaması halinde, Türkiye’nin medeniyet iddiası, büyük ülke veya küresel siyaset kurucu ülke olması gibi yeni hedeflerinen başlayarak, ekonomiden milli eğitime, kültürden siyasete, sanattan jeo-politik strateji oluşturmaya, sanayiden mimariye varana değin ülkenin bir uçtan öbür uca kadar ki alanlar yelpazesinde yine bir kaos ve kargaşanın yaşanması böylece bir daha yeni bir iki yüz yıl bekleme sürecine girmesi anlamına gelebilir. 

Türkiye’nin böyle bir beklemeye yeniden düşmemesi için, yaşamış olduğu son ikiyüz(1807-2007) yıllık taklitçi, kendisine güven duymayan, tarihinden ve kültüründen utanacak noktaya getirten “batılılaşma” tecrübesinden ders alarak kendi özgün sosyal düşüncesine dayalı yeni bir anayasa metnini hazırlaması gerekmektedir.

Peki bunun için neler yapılmalı?

Öncelikle bir konum sorgulaması ile işe başlanılarak, niçin ile bu noktaya gelinildiğinin muhasebesi yapılmalı daha sonrada da olumsuz olarak tesbit edilenlerin yerine yerli yenileri konulmalıdır.

Anayasa mekezli konum sorgulamasında bizi taşıyan unsur olan liberal ruhlu anayasanın, örneğin bu güne değin Türkiye’de jakobenizmi, seçkinçiliği ortadan kaldırabilmedeki başarısı?, Binlerce yıldır “kardeşlik duygusu, birlik ve beraberlik içinde yaşayan kıblesi “bir”, Peygamberi “bir”, kutsal kitabı” bir”, ve bu ülke de gayri müslümlerin istilasını(Çanakkale,istiklal savaşı) sonlandırmak için can vermede “bir” olanların şimdilerde terör yoluyla sunulan etnik propagandasını önleyebilmedeki başarısıi?, seküler girişimcilerin kazanç kaybına uğrama adına 28 Şubatlar’da tankların yürümesi eşliğinde milletin, milli ve manevi değerlerinden hareket eden anti-seküler girişimcilerin husumete uğramasını engellemeyi başarabildi mi?...

Bunlarda başarı sağlanmışsa mevcut anayasa yazıcı zihniyet ile yoluna devam etmesinde bir mahzur görülmeyebilinir. Bir kısmı yukarda ifade edilen sorunlardan “ben” huzursuzum, “ben” büyük devlet olacağım diye bir sorgulama ve iddai içerisinde bulunulması durumunda ise bu denenmiş kılavuzun ortaya çıkardığı sorunları çözme kabiliyeti ve Türkiye’yi getirdiği nokta dikkate alınarak

Liberallikten özgün değerlere yönelen Yeni bir zihniyetle,

Liberalizmden beslenen demokrasi, çoğulculuk, özgürlük, sermaye-demokrasi- kapitalizm ilişkisinden Yeni bir kavramsal çerçeve dayalı özgün sosyal bilim zihniyetiyle, 

Liberal aydın tiplemesinden, milli+manevi bütünselliği inşa edilmiş aydın tiplemesine geçilerek, bu yeni anayasanın Türkiye merkezli değerler ekseninde oluşması mümkün görülememektedir. 

Bunun sağlanabilmesi koşulu ile 21.yüzyıl da, Yeni Türkiye’nin liderliği sözkonusu olunabilecektir. Bu noktada şimdi bu üç unsurdan hangisinin ya da hangilerinin eksikliğinin muhasebesi yapılarak, bu eksiklerin giderilmesine bağlı olarak yola çıkılması mümkün olabilsin sorusu önem taşımaktadır. 

Eksiklerin telafi edilmesine bağlı olarak yola devamın, başarı getireceği söylenebilir. Çünkü günümüzde çağdaş liberalizm, kendi içerisinde bulunduğu yapısal sorunlardan dolayı artık çağın değişen toplumsal kurumlarına tam bir işleyiş sağlayacak derecede cevap verme yetersizliği içinde bulunmaktadır. Yine Liberalizm demokrasi ile idare edilen siyasal yapılarda sosyal ve siyasal katılıma yeterince yanıt verememesi ve liberal söylemi ile de kapitalist girişimci bireyin haklarını ve onun teşebbüs özgürlüğünu koruyan pratiği arasındaki farkı en büyük çelişkisini oluşturmaktadır. Yani söylemi ile oluşturduğu reel toplum pratiğinin çelişkisi, liberalizme olan güveni sarsmış durumdadır. Zaten liberalizmin yönetim konusunda vatandaşları bir yandan eşit ve özgür kabul etme edebiyatını yaparken öte yandan gerçekte bunu bir türlü gerçekleştirememeye yönelik eksikliği, yeni eşitsizliklerin oluşmasında devlet aygıtını sorgulamamasına yönelik taşımış olduğu bünyesel sorunları taşımasına rağmen, başarılı bir ideolojik kurgusu ve başarısız olan teorik yapısı gerçeği bulunmasına rağmen, bu ekolden anayasa ruhunu oluşturmak, ciddi manada Türkiye’nin sosyolojik anlamda yeniden yeni bir taklitçi iki yüz yıla talip olması anlamına gelebilir. Böylesi bir durum bir taraftan Yeni Dünya ve Yeni Türkiye gerçeğine öte taraftan da eşyanın tabiatına aykırılık teşkil etmektedir.

Bu noktada dikkatlerden kaçan bir diğer husus ise yeni aydın tiplemesidir. Anayasa yazıcılığında yeni aydın tiplemesi ve onun zihniyet dünyası oldukça önem taşımaktadır. Bu yeni aydın, eski jakoben aydından terminoloji itibariyle nispi bir farklılık taşıdığını ifade etmek mümkün olabilse de, ancak bilgisini, düşünce yapısını ve zihniyeti etkileyen beslendiği sosyal bilim kaynağı ağırlıklı olarak pozitivist merkezli liberal-kapitalist bilgi türü oluşturmaktadır. 

Bu yeni aydın, eski pozitivst aydından farklı olarak din, Hz. Peygamber, Kur’ana atıf ve İslami kavramları bir miktar konuşarak söze başlayıp sekiz-on cümleden sonra modernleşmeci sosyal bilimin içindeki mantık ile analizi yapma tuzağına düşerek, eski libarel-jakoben aydında ancak sekiz-on cümlecik bir ayrışma gösterebilmektedir. Bunun aşılıp yerli, özgün sistematik düşünce geleneğinin oluşturulması gerçekte yeni medeniyet kurmanın ana araçlarından birisi olup, bu özelliklerden hareket eden yeni anayasa oluşumu ile ancak yol şartlarını sizin belirlediğiniz güvenli bir yola devamın mümkünlüğü sağlanabilir. 

www.ankarameydani.com/ 17.08.2011 Çarşamba - 11:22