“Tevhidi Sosyal Düşünce”

Türkiye'nin İngiltere ve Fransa'yla İlişkilerineTarih-Kültür Temelli Bakış

Bir toplum için kültür ve tarih bilinci ekseninde geçmişten sosyal dersler çıkarıp geleceği bu şuurla anlamaya çalışmak istemesi, kurumsallaşmış “devlet “ olmayı sağlamada önemli bir aşamayı ifade etmektedir.

Türkiye 21. yüzyıl sürecinde 19 ve 20. yüzyıllarda, dünyanın gelişmiş Batı toplumlarından sitayişkâr anlamda görmediği ilgiyi, içinde bulunduğumuz zaman diliminde yoğun olarak yaşamaktadır. İlgi sadece sitayişkar anlamda olmayıp bazen de kendilerine Türkiye’nin en az “rakip olma ihtimaline” karşıda olabilmektedir.

Yavaş yavaş emarelerini görmeye başladığımız 21.yüzyıl, 19 ve 20. yüzyıllardan farklı olarak din, ahlak, kültür, medeniyet merkezli soyut düşünceye dayalı sistemsel kurguya sahip toplumların önünün açalabilecek türden bir mahiyet taşımaktadır. Çünkü sanayi çağı olan ekonomi, merkezli liberal –kapitalist çağ, materyalist dünya anlayışını hâkim kılarak, insanların din, mana, soyut değerler, ontolojk düşüncenin toplumda aktivite kazanmasına yönelik ihtiyaçlarına sınır koymuştur.

Yeni dönem, insanlığın bu ihtiyacını giderecek toplumsal değerlere sahip “sistemlerin” öne çıkmasını tabii bir zorunluluk olarak ortaya çıkarmaktadır. İşte bu yeni algı ve değerler merkezli süreç, dünyada ve özellikle Batı medeniyetine karşı madde+ mana bütünseliğini sistematik bir mahiyette kuran ve bunu çağlar boyunca ideal kültüründe muhafaza eden Türkiye’nin önünü açmış gözükmektedir.

Türkiye’ki sanayi medeniyeti çağının ve onun etkilerinin halihazırda yaşanmasına rağmen olağan üstü sanayi sıçraması yapmadan, ekonomisini örneğin lider ilk üç ülke içine sokamadan, uzay ve uydu teknolojisinde, nükleer sanayisinde sıradan, makul gelişme trendinden çok da farklı bir gelişme çizgisi göstermeden yani maddi kültür düzeyinde anormal bir değişme göstermemesine rağmen neden sanayileşmiş ülkelerin ilgi duymasına muhatap olabilmektedir. Bu ilgi ele aldığımız konu başlığı bağlamında başta İngiltere ve Fransa açısından değerlendirilmek istenmektedir. 

Bu ilginin ana kaynağı 21.yüzyıl çağı kültür, medeniyet ve insanlığa diğerğam ahlak sunabilen sistemlerin siyaset, kültür, sosyal ve ardından da ekonomik alanlarda lider olabileceği toplumları öne çıkarmaktadır. Bu sistemsel özelliğe sahip birincil medeniyet olan İslam medeniyetinin sistemsel toplum örgüsü ve bu örgüyü özgün kültürel yapısıyla birleştirme başarısını gösteren Türkiye’dir. 

Türkiye’ye olan ilginin arkasında bu realitenin bulunduğu söylenebilir. Buna göre İngiltere Türkiye’ye yaklaşmak istemektedir. Çünkü bir yandan kinci dünya savaşı sonrasınad ABD’ye kaptırdığı Batı medeniyeti liderliğini tekrar ele geçirmek istemektedir. Bu süreçi geleceğin diğergam ahlak merkezli yeni sistemini dünyaya sunabilecek olan muhtemel liderTürkiye dostluğu ile sağlamaya çalışması, ya da O’nun rızasını yanına alması gibi unsurlar ihtimal dâhilinde bulunabilmektedir. Bundan dolayı bugünlerde Sayın Cumhurbaşkanı’mıza İngiltere’de gösterilen yüksek ilginin tarihsel- kültürel cepheden bakıldılığında ince İngiliz siyasetini bir parçası olduğu fikrinin baskın görünme ihtimalini diri tutup, buna göre olasılıklı düşünmek gerekebilir. 

İngiltere’nin 19 yüzyılda Osmanlı Türkiye’sine Smith- Ricardo anlayışlı laissez-faire liberal iktisat düşüncesini, Blacque ve Urquhart Bey’ler vasıtasıyla Osmanlı Devlet adamlarına ve entellektüellerine aşılayarak sonuçta Osmanlı yerli sanayisini linç anlamına gelen 1838 Balta limanı anlaşması, 1839 Tanzimat Fermanı ile hem ekonomik yönden hem de siyasal alanlarda Osmanlı Devletinin giderek çöküşüne hazırlayan ve devleti parçalayan iktisadi görüşlerin temelini atarak, bundan yaklaşık 75-80 yıl sonrasında(Çanakkale'de,...) Anadolu’yu elde etme amacını ortaya çıkaran, uzun dönemli dost(muhipler cemiyeti) merkezli bir ince siyaset ortaya koymuş olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarihsel-kültürel tecrübenin Türkiye açısından bedel ödenerek kazandığı, siyaset kurumunun sorumluları tarafından bilinme gereği bulunmaktadır.

Ekonomik sistem açısından Osmanlı Devletinin çöküşüne yeni bir sistem geliştirerek katkı sağlayan İngiltere’ye ilaveten Fransa ise sosyal düşünce açısından Osmanlı’ nın asrileşmesi adına kendi kültürel düşünce kaynaklarından uzaklaşmasına yol açmıştır. Eski Yunan materyalist düşünce köklerini A.Comte’ci Pozivist felsefe yolu ile hukuk siteminin jakobenleştirilmiş aydının oligarşizmine yol açan rasyonalizm, laiklik, sekülarizm kavramlarının Türkiye’nin sosyal düşünce sisteminin temel dinamikleri olmasının çeşitli vasıtlar kulanılarak sağlanmıştır. Yani Fransa bazı kavramlar üzerinden materyalist toplum görüşünün Türkiye’de hâkim olmasını sağlayan bir sosyal düşünce sistemi ve buna göre yetiştirilen insan/aydın tipinin oluşmasını sağlamıştır. Bu sosyal düşünce; ergenekon ve jakoben kesimi, terörün oluşmasına(pkk), ulusalcılık, liberal ulus-devlet milliyetçiliğini, pozitivist dindarlık…gibi anlayışların Türkiye’de türemesine, kök salmasına temel teşkil eden dinamikleri kurmuştur. 

Günümüzde de kendi sosyal düşünce kadrolarının Türkiye’de irtifa kaybediyor gözükmesi Fransa’nın Türkiye ‘ye karşı ermeni meselesi ile Afrika’yı kontrol ederek Türklerin bu coğrfayada etkinliği düşürme, Türkiye’nin Avrupa birliğine üyeliğindeki durumunu güçleştirme, Akdenizde alanını daraltma adına çeşitli rakip politikar geliştirme içine girmektedir. Türkiye’de siyasal sorumluluk taşıyan siyaset kurumunun bu ve burada değinemediğimiz(yer sıkıntısı nedeniyle) bazı toplumların kendisine yaklaşımını tarihsel şuur, kültürel bilinç noktasından hareketle ele alma gerekliliği bulunmaktadır.

Aksi takdirde dost darbesi bazen istenmeyen neticeleri 19 ve 20. yüzyılda olduğu gibi ortaya çıkarabilir. 

ankarameydani.com 24.11.2011 Perşembe - 11:51