Modern Tıp Nereye Gidiyor, Neleri Unutturuyor?
Özellikle 1950’den sonra, modern tıp sisteminin, görüntüleme tekniklerinin gelişmesi (Manyetik rezonans, tomografi, X- ray), cerrahi tekniklerinin ve girişimsel işlemlerin ve robotik müdahalelerin yaygınlaşması ile teşhis ve tedavide olumlu gelişmeler olmuştur. Ancak farkında olmadan ciddi kayıpları da beraberinde getirmiştir.
Geçmiş tıp doktorlarını ve ilim adamlarını unutturmuştur. İbn-i Sina, İbn-i Baytar, Sabuncuoğlu Şerafettin, Erzurumlu İbrahim Hakkı bu ilim adamlarına birer örnektir. İbn-i Sina’nın ‘Tıbbın Kanunu’ adlı eseri maalesef ancak son yıllarda Türkçeye çevrilmiştir, oysa bu eser 18.y.y a kadar batı dünyasında ders kitabı olarak nitelendirdiğimiz bir kaynak olarak kullanılmıştır. Bu kaynağı, tıpla ilgili ilim insanlarının ve öğrencilerinin okuması ve anlaması gerekir. Okuduklarında 1000 yıl önce İbn-i Sina’nın günümüz anatomi ve tıp uygulamaları konusunda ne kadar yakın olduğumuzu anlayacaklardır. Mesela, insan hayatının dönemlerini sınıflamada günümüzde dünya sağlık örgütün önerdiği 60 yaş sınırı İbn-i Sina için de geçerlidir. Sabuncuoğlu Şerafettin’in yaptığı cerrahi teknikler ve aletler incelenmelidir. Bitkiler kralı olarak adlandırılan İbn-i Baytar’ın kitabı maalesef Türkçe olarak bulunmamaktadır, bu kitabın bulunması ve Türkçeye kazandırılması sağlanmalıdır. Bu ilim adamlarının tecrübe kazanımlarını bilmek tıbbın daha sağlık gelişmesi için gereklidir.
Bir diğer önemli nokta ise şudur: Hekimlerde insan vücudunu bütünsel değil de parçalı olarak ele alma yönünde bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bilindiği gibi sağlıklı tanımı, insanın beden ve ruh sağlığının beraber düşünüldüğünde gerçekleşen bir durumdur. İnsan bedenini ya da organı ruh’dan ayırmak adeta onu sadece çalışan bir robotik organizma olarak görmek, organ sistemleri arasındaki ilişkiyi görmezden gelmek ya da farkında olmamak yanlış teşhis ve tedavilere sebep olacaktır. Mesela, astigmat ya da kırma kusuru olan bir kişinin postur bozukluğu ortopedi tarafından tedavi edilemez.
İnsanın ruh durumu yani psikolojik pozisyonu birçok organı etkilemektedir. Arada organik bağ olmasa da hormonsal yani dolaşım yolu ile bir etkileşim olmaktadır. Stresin etkilediği birçok cilt hastalığı, kırık kalp sendromu, stres aracılı kardiyomiyopati, stresle ilgi birçok barsak problemleri buna örnektir. İnsanın sadece “body (beden)” olarak görülmesi, sadece bu yönüne yönelik tedavi verilmesi, ruh durumunun sorgulanmaması ya da önemsiz görülmesi tedavinin başarısını zayıflatır. Sadece maddi yönüne ya da sadece ruhi yönüne odaklanmak yerine her ikisini birleştiren, bütüncül (tevhidi) bir yaklaşım esas olmalıdır. Çünkü bu yapılmazsa hastalık tekrarlamakta ya da ilerleme göstermektedir. Genç yaşta kardiyovasküler problem yaşayan hasta ile yaşlı bir hastada gelişen problemin aynı seviyede incelenmesi yanlışlara neden olabilir.
Organ fizyolojisini anlamak ve hastalıklı organı korumak ve iyileştirmek yerine daha çok protez uygulamaları hız kazanmıştır. Oysa organlar ve sistemler arasında konuşma misali hormonal bağlantı vardır. Organın ortadan kaldırılması bu ilişkiyi ortadan kaldırmakta bu da başka yeni problemlere neden olmaktadır. Mesela, çene osteoporoz denilen diş köklerinin kalsiyum kaybıyla seyreden tabloda günümüzde sağlıklı dişlerin çekilip implant yapılması önerilmektedir. Başka bir örnek safra kese taşı hastalıklarında günümüzde ilk tedavi maalesef cerrahi tedavi yani organı çıkarmak üzerinedir. Oysa safra cerrahisi sonrası gastrointestinal sistemde yeni problemler ortaya çıkmaktadır. Ciddi bir oranda hazımsızlık, asit ve alkali reflü problemleri olmakta yani hayat kalitesi bozulmaktadır. Öneri olarak, safra taşının cerrahi dışı yöntemlerle ortadan kaldırılmasına yönelik tedavilere ağırlık verilmelidir. Özetle amaç organı yapay cihazlarla değiştirmek değil, korumak olmalıdır.
Primer koruma yani koruyucu tedbirlerin uygulanması birçok hastalığın oluşumunu önceleyecektir. Birçok hastalık yanlış beslenme sebebiyle açığa çıkmaktadır. Mesela, obesite ve ilgili problemler hızla artmaktadır. Primer koruma tedbirlerinin azaldığı ya da bu tedbirlerin yetersiz kaldığı gibi izlenim mevcuttur. Oysa primer korumada başarı sağlanırsa, sağlık açısından ekonomik maliyetler de düşecektir.
Sonuç olarak; tevhidi / bütüncül anlayışla insan vücuduna yaklaşmak ya da vücudu tevhidi birlik/bütünlük çerçevesinden ele almak uygun olacaktır. Sağlık durumu insanın beden ve ruh sağlığının beraber düşünüldüğünde gerçekleşir. Geçmiş yıllarda tıbba damga vurmuş Türk- İslam ilim adamlarının eserleri günümüz ilim dünyasına hak ettiği şekilde tanıtılmalı, eski tıp arşivleri gün yüzüne çıkarılmalıdır. Organ fizyolojisini anlamak ve hastalıklı organı korumak ve iyileştirmek ön plana alınmalıdır.