“Tevhidi Sosyal Düşünce”

Doğu Türkistan: Mobese Kameraları İle Donatılmış Dünya

Kendi günlük hayatınızın şöyle bir ortamda devam etmekte olduğunu tasavvur edin: çalışma yerine veya bir başka iş için yola çıktınız, her 100 metrede bir polis kontrol noktası var, yol kenarlarındaki elektrik direklerine yüzünüzden kimliğinizi tespit edebilecek yüksek çözümlülüğe sahip mobese kameraları donatılmış olup, her bir ince hareketınız kayıt altına alınıyor, böylece polisler sizi her zaman istediği anda takıp edebilmektedir. Polis kontrol noktalarının çoğunda polisler sizden kimlik kartınızı, telefonunuzu, hatta cebinizdekileri bile çıkarmanızı istiyor. Alışveriş merkezlerine veya bankalara girdiğinizde yine tek-tek kontrolden geçirilirsiniz tıpkı havaalanında kontrolden geçtiğiniz gibi. Eğer Çin milletine mensup iseniz, gülümsemeniz veya el sallamanız yeterli, ama bir başka milletten iseniz daha fazla kontrole maruz kalırsınız.

Durum tespit yaptırmanız zorunlu olup,  tespit konuları şunlardır; hangi millete mensup olduğunuz, inancınız ve örfi adetleriniz, eğitim niteliğiniz, pasaport sahibi olup-olmadığınız, yurt dışında akrabanızın olup-olmadığı, önce hapse atılmış ve ya içeri alınmış kişilerden tanıdık birinin olup-olmadığı, veya emniyet tarafından kırımızı listeye alınmış biri olup- olmadığınız vs.

Tespit edilmiş bilgiler ve sizin fizyolojik bilgileriniz (Mesela, kan gurubunuz, vücut ağırlığınız, boyunuz gibi) kimlik kartınızın çipine kayıt edilmiştir. Bu bilgileriniz toplanarak puanlanır ve “güvenli”, “normal” veya “şüpheli” olmak üzere üç kategoriye ayrılırsınız. Eğer almış olduğunuz puanınız yeterli olmazsa müzelere, bazı lojmanlara, alışveriş merkezlerine, otellere giremezsiniz, çalışmak için talepte bulunamazsınız, tiren bileti alamazsınız. Daha doğrusu düşüncenizi kızıllaştırmak için inşa edilmiş kapalı eğitime tabi tutulursunuz veya içeriye alınırsınız.

Yukarıdaki durum hiç uydurma veya şişirme değildir. Belki Çinin kuzey batısında yaşamakta olan Uygurların günlük hayatıdır.

Çin artık eskisi gibi her kes komünist elbisesi(中山装) giymiş olan, öz eleştiri yapan, eline hoparlör alıp yüksek sesle komünizm sloganı atan devlet değil, belki ileri teknoloji kullanıp füze, tiren üretebilen, lüks alışveriş merkezlerini yapabilen, akıllı telefon gibi ihtiyaçları günlük zaruri tüketim haline dönüştürebilen bir Çin olmuş artik. Ama komünist partisi Çinin kuzeybatısındaki geniş toprağa sahip olan XİN JİANG(Doğu Türkistan özerk bölgesi) de yaşamakta olan Uygurlara göre ileri teknoloji kullanarak eski totaliter sistemi uygulamaktadır.

Uygur milleti sözde özerk olan Doğu Türkistanda tarihten beri yaşamış ve yaşamakta olan asıl millet olup, dil olarak Türk dili kategorisine ait, komünist parti onları tehlikeli ve bölücü olarak nitelendirmiştir. Büyük Qing hanlığı Doğu Türkistanı 18 yüz yılda kendi hakimiyeti altına almış, bir müddet sonra bu topraklar pekin yönetiminden uzak kalmış, 1949 yılına gelindiğinde komünist parti Sovitler Birliğinin yardımıyla tekrar hakimiyet altına alınmıştır. Şimdilerde ise bu topraklarda yaşamakta olan Uygur, kazak, Kırgız gibi Orta Asya milletlerinin nüfusu toplam nüfusun yarısına tekabül etmektedir. Nüfusun diğer yarısı ise 20 yüz yılın ortalarından başlayarak bölgeye taşınan Çinliler ve Huizu(回族) lardan oluşmaktadır.

Geçen birkaç yıl içinde az sayıdaki Uygurlar duruma müdahale etmek için büyük mücadele göstermiştir. Özelikle 2009 yılında Urumçi de çok sayıda kişinin katılımıyla protesto edilmiş, hatta teröristik hareketler ortaya çıkmıştır. Sonraki yıllarda komünist parti 11 milyondan fazla nüfusa sahip Uygurlara göre kendi kafasına göre tutuklamış, sıkı takibe almış ve ırkçılık hareketlerinde bulunmuş ve bulunmaktadır. Uygurlar medeniyet bakımından İslam medeniyetine sahip olup, hükümet çoğu zaman yurt dışından aşrı İslam düşüncesinin akıp girmesini önlemek adına sıkı güvenlik tedbiri uygulamaktadır.

Ben 30 senedir Doğu Türkistan da araştırma yapıyorum. Yakın ki birkaç yıldan beri milletler arası ilişkinin geçtikçe kötüleştiğini, sürtüşmenin yükselmekte olduğunu görüyorum. 911 olayından çok kısa bir süre sonra Çin hükümeti bölücülük, totaliterizm, terörizm gibi üç esasi güçü Uygurları bastırmanın, ezmenin bahanesi olarak kullanmaya başlamıştır. 2017 yılının başından bu yana hükümetin Uygurlara olan baskısı tarihten beri zirveye ulaşmış olup, bu durum komünist partinin bölgede yeni göreve atadığı Chen Quan Guo (陈全国)nun güçlendirilmiş güvenlik tedbirleri sonucu şekillenmiştir.

Chen Quan Guo daha önce komünizme “uyum sağlamayan millet olarak görülen” Tibetlerin bölgesi olan Xi Zang(西藏) da vazife ödemiş olup, başarısından dolayı pekin yönetiminin övmesine nail olmuştur. O Xi Zang bölgesinde vazife ödediği müddetçe yukarıda saydığımız kontrol mekanizması ve yöntemlerini denemiş ve başarmış biridir. O Doğu Türkistan da vazifeye oturduktan sonra, bölgede çok sayıda kontrol noktası, emniyet binalarını yaptırmış, bütün bölgeyi yüksek çözümlülüğe sahip mobese kameraları ile donatmış ve çok boyutlu takip sistemi inşa etmiş, yeniden çok sayıda polis atamış, polislerin kullanımı için çok sayıda polis arabası ve Toma satın almıştır.

Çeşitli sosyal medya kuruluşları tarafından yayınlandığı gibi, bölgeyi ileri teknolojik araçları kullanarak son model polis devletini kurmuştur. Devlet sağlık organları bölgede yaşamakta olan bütün Uygur nüfusunun DNA örneğini almıştır. Yine yerli yönetimler kendi bölgesindeki bütün araçlara GPS kontrol cihazı takılmasını zorunlu hale getirmiş ve vazifeyi tamamlamış durumdadır. Şahısların el telefonlarına hükümet tarafından düzenlenmiş kontrol programı yüklemesi zorunlu. Telefonlara Wechat ten başka iletişim programlarının yüklenmesi yasaklanmış olup, böylelikle polislerin telefon mesajları ve aramaları takip etmeleri için kolaylık yaratılmıştır. Uygurlar yeniden bıçak satın almışsa üstüne lazer ile kendi kimlik numarasını yazdırması zorunlu.

Bu çeşit sanallaştırılmış kontrol mekanizması, geleneksek kontrol mekanizmasının yenilenmiş halı olup, kişiye 20 yüz yılın 60-70 yıllarındaki medeniyet aktartış hareketlerini anımsatır. Eğer bir Uygur yurt dışından gelen telefonu açacak olursa, çok geçmeden özel polisler hemen eve kontrole gelir. Geçen sene güz aylarında bir Uygur bana 2-3 ay önce kendinin ihtiyarlamış ana babasını aradığını, ana babasının birkaç kez bu sebepten dolayı sıkıntıya sokulduğunu ve sonunda kendisine şöyle mesaj gönderdiğini söylemişti: “bizim gözlerimiz artık telefon tuşlarını fark edemez oldu, bu yüzden bundan sonra telefon kullanamayacağız.” Ondan sonra o Uygur ana babasının sesini artık duyamamıştır.

Yakında yine Doğu Türkistan hükümeti Uygurların örf adetlerine göre yeni düzenlemeleri belirlemiş olup, bazıları gerçekten kabul edilir nitelikte değil. Mesela bir kanun maddesinde başörtüsüne yasak getirilmekle beraber sakal ve bıyıkta yasaklanmıştır. Bir köy yöneticisi yakında sigarayı bıraktığı için açığa alınmış olup, esasi sebep düşüncesinin “düzgün” olamaması olarak nitelendirilmiştir. Doğu Türkistanın güney batısındaki Kaşger şehrinde bölge yöneticileri birkaç ünlü iş adamını tutuklamış olup, gerekçe olarak onların bir defasındaki hükümet tarafından düzenlenmiş olan taziye merasiminde başını eğme katım sayısı yeterli olamaması ve bunun totaliterizmin belirtisi olduğu gösterilmiştir.

Yukarıdakilere benzeri sebeplerle Uygur sanatçıları veya zenginlerinin çoğu müebbet hapsine çarptırılmıştır veya siyasi düşünceyi düzeltme merkezleri (bu merkezler Çin devletinin kurucusu Mao’nın eğitim kamplarının yeni versiyonu olup, yüksek duvarlar, demir tellerle çevrelenmiş, güçlü ışıklarla aydınlatılmış, her köşeye kontrol kuleleri yaptırılmıştır. Haberlere göre geçen hafta Uygur bölgesinde büyük saygı duyulan din alımı siyasi eğitim kampı da vefat etmiş.

Özgür Asya Radyosu (Radio Free Asia)nun haberine göre, Doğu Türkistanın güneyinde bir ilde bölge sorumlusu ve emniyet müdürü pekin yönetiminin talebini yerine getirmek için bölge nüfusunun %40nı kapalı eğitim kamplarına kapatmıştır. Avrupa medeniyet ve ilahiyat enstitüsü(European School of Culture and Theology)nün araştırmacılarından Adrian Zenznın tahminine göre, Doğu Türkistan da ki Uygur nüfusunun %5i, yani yaklaşık 500000i daha önce tutuklanmış veya yakında kapalı eğitim kamplarında tutuklu bulunmaktadır. Bölgelerde yetimhaneler ana babası tutuklanmış çocuklar ile dolmuş. Yine bazı haberlere göre, çocukların bir bölümü Çinin doğusundaki yetimhanelere gönderilmiştir.

Acaba neden bu kadar çok Uygur şu kadar acımasız siyasetin etkisi altında kalmıştır?. Bu soruya Kaşgardaki bir Çinli yönetici açıklamada bulunarak şöyle demiştir: “sizin tarladaki yabani otları bir-birden çekerek bitirmeniz imkansız. Fakat ot öldürme ilacı kullandığınız zaman ancak bir yolla hepsini öldürüp bitirmek mümkün.” Çin komünist partisi önceleri milletlerin çeşitliliğine önem vermiştir. Ama bugünlerde merkezi hükümet Çini Han milletinin adını esas alarak yeniden tanımlamış gibi gözüküyor. Bu çeşit davranış bugünlerde dünyanın bazı bölgelerinde uygulanmakta olan yerlileştiriş harekatın Çince versiyonudur. Çin deki milletlerin çeşitliliği Çinin geleceği için bir tehdit olarak görüldüğü için Chen Quan Guo gibi yerli yöneticiler kendi hukukundan kendi kafasına göre yararlanarak Uygur medeniyetini yok etmeye çalışmaktadır demek mümkün.

Çin bürokratları ve akademisyenlerin bazıları bu çeşit bastırış şeklindeki yönetimi doğru bulmamaktadır. Onlar bütün bölgenin bu şekilde kapatmanın Uygurlarda kalıcı olarak kın uyandırmasından endişe duyarken, yine bazıları ise Chen Chuan Guonun bu siyasetini uygulamanın yükünün ağırlığı, iktisadi maliyetinin yüksekliği ve istikrarının sicil olamamasından endişe duymaktadır. Üstelik bölgede yerleşik olan Çinliler bu çeşit polis devletinde yaşamaktan yakınmaktadır.

Bu çeşit yönetimin uluslara arası ortamda yaratacak olan etkisini ele alacak olursak, Trump hükümetinin uygunsuz dış politikaları pekin hükümetinin kendi nüfuzunu yükseltmesi için fırsat yaratmıştır. Fakat Doğu Türkistandaki bastırma şeklindeki yönetim Çinin uluslar arası nüfuzunu bozguna uğratacaktır. Diğer bir taraftan reis Xİ Jin Ping Daosta üstlenmiş olan uluslar arası arına daki sorumluluk görünümünü unutmaması gerekir. Devlet içinde uygulanmakta olan kattık kol siyasetler Çinin yumuşak gücünü zayıflatır.

Duyduğum kadarıyla Çincede Uygurların ipek yolunun ilk kurucusu olduğuyla ilgili bir eski şaka vardır. Bir Çinli astronot uzay gemisine binerek aya gitmiş ve bir Uygurun orada kebap satmakta olduğunu görmüş. Öyleki Chen Quan Guonun ipek yolunun giriş kapısı sayılan Doğu Türkistandaki bastırış siyaseti Çin hükümetinin Orta Asya da yapmış olduğu ulaşım, kredi gibi konulardaki kaç milyar dolarlık  Bir Kuşak Bir Yol projesinin uygulanabilirliğini ortadan kaldıracaktır.

Diğer bir taraftan Xi Jin Ping hükümeti bütün dünyaya Orta Asya ve Doğu Asyayı kapsayan Müslüman coğrafyasında yeni bir ipek yolu inşa edeceğini vaat ederken, Doğu Türkistan hükümeti ise batırma siyasetlerinin uygulayarak bölgedeki samimi ahalileri bozguna uğratarak “Uygur meselesi”ni çözmeye çalışmaktadır. Bu bakımdan Çin komünist patisi yönetiminin devlet içi ve uluslar arası politikaları birbiriyle çelişkili.

Acaba Çin hükümeti Uygur bölgesinde uygulamış olduğu ramazan aylarında oruç yasağı, dükkanlarda sigara, içki türündeki malların satılmasının zorunlu kılınması, yeni doğan çocuklarına İslami ad vermelerinin yasaklanması gibi düzenlemelerin Pakistandan tutunda Türkiye hükümeti ve halkında rahatsızlık uyandıracağını bilmiyorlar mı?. Çin hükümeti paranın bu bölgeleri susturmak için yeterli olduğunu düşünse gerek. Ama Türkiyeye ve Suriyeye sığınmakta olan birkaç bin Uygur çoktan Çin hükümetinin uluslar arası politikasını daha da karmaşık hale getirmiştir.

Xi Zang(西藏) halkı Çin hükümetinin bu çeşit katı kol siyasetini iyice anlamış durumda. Belki Xiang Gang(香港) ahalileri şöyle düşünmektedir: Eğer Uygur medeniyeti kanuna aykırı sayılırken, Doğu Türkistanın Özeri kliği bir çeşit hile olsa gerek. O zaman bizim kullanmakta olduğumuz dilimiz ne olacak? Pekin ile kendi şehrimiz arasında kaybolmak üzere olan Bir Ülkede İki Sistem siyaseti ne olacak? Sıkı koruma altındaki Çin ile Tai Wan birleşirse durum ne olacak? Acaba gelecekte Çinin diğer bölgelerinde de bu çeşit sıkıyönetim uygulanacak mı? Bu yönetim dünyanın başka bölgelerine de sıçrayacak mı?

Her kes Çinin uluslar arası arenadaki nüfuzunun geçtikçe artmakta olduğunu iddia etmektedir. Ancak Doğu Türkistan daki durum çevresindeki bölgelere de sıçrayacak mı?.

James A.Milliward, Georgetown Üniversitesinin Tarih Profesörü -  New York Times, 3 Şubat 2018

*Makalenin orjinali : https://www.nytimes.com/2018/02/03/opinion/sunday/china-surveillance-state-uighurs.html