Türkiye'nin Sosyal Gelişmesinde Obskurantizm ve Aydın Sorunu
Obuskuranizm kavramı, Fransızca “karanlık” anlamına gelen “obskucurité kelimesinden türetilerek dilimize “BİLMESİNLERCİLİK” olarak çevrilmiştir.
Obskürantizm kavramının Sözlük Anlamı ise :
“Egemen güçlerin kendi hoş görmediği kavramlara, kişilere, topluluklara ilişkin toplumun bilgi erişimini sistematik olarak kısıtlama çabası” olarak tanımlanmaktadır(1).
Obskuranizme göre, bilgiye sahip olan kesimin, bu bilgiyi kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak, ancak , “gerektiği yerde gerektiği kadar bilgi verilmelidir” gizli düşüncesinin açılımı olarak da belirtilmiştir(2). Bu noktada Obskurantizme yönelik vurguların pek çok yönlü olmasına bağlı olarak çeşitli açıklamaları bulunmaktadır :
Yani Obskuranizm;
Bilgiye sahip olanların bu bilgiyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasına bağlı olarak, bilgi ve eleştirel düşüncenin yayılmasına karşı olmayı ifade ettiği gibi,
Yine Obskurantizm;
Bilenlerce, milyonlarca hatta milyarlarca bilmeyenleri daha fazla kontrol altında tutmak amacıyla onları, bilgiden uzak tutmak için uygulanan metodlar bütününe verilen isim olarak da ifade edilmektedir.
Bir başka açıklamaya göre Obskurantizm, “bilgi güçtür” anlayışından yola çıkan, ancak gücü elinde tutanların, bunu paylaşmak istememek için takip etmiş oldukları yöntemin ismi olarak belirtildiği gibi,
Obskurantizm,
Bilgiyi tekelinde tutanlarin, hem kendi çıkarları doğrultusunda bunu kullanması, hem de bu kesimin sahip olduğu gücünü ellerinden kacırmamak icin geri kalanlarin bilgiye erişimini zorlastırmak yada imkansız kılmayı sağlama yönelik çabalarına verilen isim olarak görmekteyiz(3). Buna göre obskuarnizm, “Halk yığınlarını bilgisiz ve karanlıkta bırakma anlayışı, aydınlık düşmanlığı”(4)olarak ele alındığında, günümüz Batı liberal-kapitalist sistemin, pozitivizm üzerinden hareket ederek, özellikle Türkiye açısından, Türk toplumunun Türk-İslam medeniyetine dair özgün sosyal düşüncesinin kaynaklarını “bilmemesi”nin sağlandığı söylenebilir. Bu akıma göre Türk aydını, modernlik ve çağdaşlık adına bir modern pagan düşünce sistemi olan Liberal-kapitalizmin düşüncesini ele alarak, bu alanın kapsadığı bütün düşünce hayatı, Türk aydınının kendi özgün düşünce değerlerini “bilmemesi”ni sağlamıştır. Böylece aydın üzerinden Türkiye’nin bağımlılığı, çıplak gözle bakarak anlaşılmayan bir perde ile ama kolayca da sağlanmış olmaktadır. Buna göre Türkiye’de obskutranizmin anlayışının temel taşıyıcı aktörleri; eğitim sistemi, üniversiteler, toplumun aydınları, toplumun liberal-pozitivist sosyal düşünce anlayışı ve bir de buna göre oluşturulmuş/kurgulanmış; sermaye ve bürokrasi kesimi olarak belirtilebilinir.
Türkiye, özellikle 1807’den bu yana obskurnatizmin etkisi altına girdirilerek, bilginin özgün olarak üretilmesini adeta yasaklayan, böylece “bilgiyi saklayan ve bilimin yayılmasına engel olan Obsküranistler, hür düşüncenin de en büyük düşmanları” olmuşlardır(5). Obskuratzim bu noktada Türkiye’de Batı düşüncesine bağımlı aydın yetiştirmeyi hedefler. Bunu sağlamak içinde Batı sosyal düşüncesinden daha rasyonel bir yöntem bulunmadığına dikkat çekerek, aydınımızı buna göre yetişmesini sağlamıştır. Bu açılım, öte taraftan İslam’ın sosyal düşüncesinin, günümüzü açıklamada yetersizlik taşıdığına vurgu yaparak, aydınımızı kendi özgün düşüncesine “yabancılaştırarak” zihni alt yapısını buna göre inşa etmiştir. Böylece medeniyet değerlerimizin sosyal düşüncesinin “BİLİNMEMESİ sağlanmıştır. “Obskurantizm-Aydın” el birliği ile toplumumuz, özgün değerlerinden ve düşünce yapısının bilgisinden uzak tutulmuştur. Bu noktadan hareketle, sadece mühendis yetiştirmek(bu kesim gerekli ama medeniyet değerlerinin yükselebilmesi için yeterli değildir), Batı liberal-kapitalist merkezli materyalist-pozitivist bilgi üretmeyi ve buna bağlı akademik düşünceyi hakim kılmak, buna uygun sosyal bilimci akademisyen yetiştirmek, sekülerist sermaye kesimini oluşturmak, laik-jakoben bürokrat ile devlete anlam vermek gibi unsurlar geliştirilmiştir. Bütün bu unsurlar, bilerek yada bilmeyerek Batı medeniyetinin hegemonyasını devam ettirmeye yarayan “Obskurantizm-Aydın” ilişkisinin “BİLMESİNLER”ciliğinin ensturmanları olarak gözükmektedirler. Buna göre Cemil Meriç ‘in de üzerinde yoğun olarak durduğu bu kavram ve ona bağlı gelişmeleri aşabilmek için, yani Türkiye’nin gerçek manada “toplumsal gelişmesi”ni sağlayabilmesi için;
- Ergenekon operasyonlarının yapılması,
- özgürlük kavramının gelişmesi,
- Batı liberal sosyal düşünce mantığının bilgi sistematiğine göre etnik hakların yaygınlaştırılması,
- Fiziki bünye manasında otoyolların gelişmesi, akıllı tahtaların eğitim sistemine sokulması…
gibi gelişmeler, “obskuranizm” ile bilinçli mücadele edilerek yapılmadığı takdirde; toplumun aydınlarının, politik iktidarının, YÖK reformunun, kurumlarının …, “BİLMESİNLERCİ” noktada bulunması sağlanmış olunur. Buna göre, sözkonusu yukarıda sayılan işler yapılmış olsa dahi, “Obskuransizm-Aydın İlişkisi”ni yeniden düzenlenmediği takdirde, “bilmesinlerciliğin” üzerinden Türkiye’nin bağımlılık ilişkisinin korunduğu anlamına gelmektedir. Böylece bir toplumun gerçekten sosyal gelişme içine girip, yükselebilmesi için öncelikle kendi bünyesinde varsa OBSKURANTİK yapı unsurlarını gidermesi gerekmektedir.
Türkiye’nin bu noktada aydın sorunun aşması önem taşımaktadır. Aydınlar, toplumların kurucu, inşa edici ve geliştirici unsurları olduğundan, toplumlar açısından son derece önemli bir konumdadırlar. Genelde aydınlar beş grupta tasnif edilirler;
- Bilim teknisyenleri olan aydınlar,
- Bilim adamı olan aydınlar,
- Alim/bilgin olan aydınlar,
- Allame olan aydınlar,
- Bilge/hakim olan aydınlardır.
Bilim teknisyeni olan aydın, Üniversiteden sonra yüksel lisans ve doktora yaparak uygulama yada teorik anlamda bilimin çok dar bir alanında bir metoda bağlı olarak dar alan da uzmanlaşmıştır. Bilim adamı olan aydın ise bir yandan literatürü takip edebilirken, öte yandan da “taklit olmayan” yeni özgün çalışmalar yapmayı ifade etmektedir.
Alim olan aydın ise, uzman olduğu alanların “felsefesine, epistomolojisine, deontolojisine, pedagojisine de vakıf olmayı ayrıca bunları rahatlıkla etkinle kullanabilmeyi” sağlamış kişiliktir. Allame olan aydın ise “birbirinden farklı bilim kollarında esaslı bir bilgiye sahip” olan kimsedir.
Bilge /hakim olan alim ise çalışma , gayret etmenin yanında “fıtri kabiliyetler, istisnai yetenekler de” olan buna göre bilgi üreten aydındır(6).
Sonuç olarak Türkiye’de genellikle aydın tipini birinci sırada bulunan Bilim teknisyeni aydın tipi oluşturmaktadır. Bundan daha az bir kesim ise ikinci sırada bulunan “bilim adamı” aydın tipidir. Türkiye’deki aydın tipi özellikle bu iki aydın tipi üzerinden yoğunlaşmaktadır. Bir başka ifade ile “belirli sosyal sınıflara ait insanların belirli bilgileri bilmemelerinin gerektiğini savunan düşünce” olan “Obskuranizm”(7) ile, aydın arasındaki ilişki bu seviyelerde üretilen liberal-kapitalist- pozitivist bilgi çerçevesinde geliştiğinden bu kesim aydınların önemli bir kısmının, özellikle sosyal bilimler alanında bilmesinlercilik etkisinde kalarak modernleşme merkezli düşünce ürettikleri görülmektedir. Bütün bunlar Türk toplumunun bilgi-aydın- gelişme etkileşimini olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye’nin kurumlarının bu gerçeği görüp, yeni bir idrak üzerinden, obskurantizme düşmeden Türk-İslam medeniyet bilgisini, yeni aydın tipi ile 2023’leri 2050 ve sonrasını planlaması ancak bu yolla sağlanabilir gözükmektedir.
KAYNAKÇA