TÜRKİYE NASIL BİR MİLLİ EĞİTİM POLİTİKASI OLUŞTURMALI?
Vizyoner Ülke Olabilmenin Oluşturucu Şartları -1 ; Özgün Milli Eğitim Politikası
Türkiye’nin”Yeni Türkiye” olabilmesi için yeni bir vizyona sahip olması gereği bulunmaktadır.
Önceki yazımızda Yeni Türkiye’nin artık 21.yüzyıl döneminde yeni bir “çağ” anlayışı ekseninden hareketle, kendisini “yeniden” biçimlendirme gerekliliğine dikkat çekilmişti.
Buna göre de bu yeni vizyonun oluşturulabilinmesi için öncelikle Türkiye’ nin özgün kültürüne dayalı sosyal düşünce dünyasında hareketle “”Nasıl” ile başlayan sorular sorulmuşu.
Bu sorulardan ilki, Türkiye’nin yeni dönemde “ Vizyoner Ülke” olabilmesi için öncelikle “Nasıl bir milli eğitim politikası” oluşturulması meselesi gelmektedir.
Diğer “Nasıl” ile başlayan sorularında etkin bir değişime payandalık edebilmesi için, “Nasıl bir milli eğitim politikası” oluşturulmalı sorusuna özgün kültürel değerlere dayalı çözüm üretme, hayati bir önem taşımaktadır.
Neden öncelikle “Nasıl bir milli eğitim ” politikası sorusundan başlanmalıdır:
Siyaset bilimci Samuel Hungtington 1993 yılında yayınlamış olduğu meşhur çalışmasında 19 ve 20.yüzyılların modern çağ yani ekonomi merkezli bir dünyanın etkin varlığına dikkat çeker.
Bu dönemler de toplumsal yapılarda hakim soru şudur: “Sen Hangi taraftansın” yani liberal-kapitalist ekonomi tarafındamısın, yoksa Marksist ekonomi tarafındamısın” şeklinde olduğunu belirtir. Yani dünya toplumlarının hareket noktasının ekonominin(maddeci düşüncenin /materyalistik zihniyetin ) tesirinde kalarak burjuva-proletreya çatışmasına dayalı “sınıf” temelli bir toplumsal ilişkiye göre oluştuğunu ifade eder.
Oysa Huntington, 21.yüzyılın dünyasında toplumların ekonomi merkezli (sınıflı /maddeci) değilde kültür, ahlak, medeniyet ve dini inanışların etkisinde yeni bir soru türünün gelişeceğine dikkat çeker.
Buna göre dünya toplumlarını etkileyen yeni soru şudur: “Sen Kimsin”
Bu yeni soru ışığında toplumların kendi kültürel özlerine dönüş,”ecdad fenomeni” olgusuyla artık esas alınmıştır.
Batı medeniyetinin günümüzdeyaşadığı medeniyet krizinin arka planında ise 19 ve 20.yüzyılda ki ekonomi temelli yani materyalist merkezli bir zihniyetten, 21.yüzyılda kültür, ahlak, din merkezli soyut/mana zihniyet kurgusuna dayalı yapıya geçişi sağlama zorluğu, güçlüğü içinde bulunmaktadır.
Öte yandan, , Türkiye’de ise1993’den yaklaşık on yıl sonrasında yeni bir iktidar profilinin oluşumunun ortaya çıktığı da görülmüştür.
İşte Türkiye’nin yeni dönemde vizyoner ülke olabilmesi için “Sen Kimsin” sorusundan hareketleyeni insan ve yeni toplum zihniyet inşaasını gerçekleştirmesi gereği bu noktada ortaya çıkmaktadır.
Yeni soru türünün yeni insan ve yeni toplumu 21.yüzyılda ortaya çıkarabilmesi için öncelikle Türkiye’nin özgün kültür, zihniyet dünyası ve medeniyet anlayışına dayalı; anti-pozitivist içerikli, 19. ve 20.yüzyılın ekonomik merkezli insan ve toplum inşa etme anlayışına mesafeli durabilecek ,
21.yüzyılın ( yeni çağın) ihtiyaçlarına ve yeni soru türüne cavap verebilecek türden yeni bir “milli eğitim politikası”nın oluşturulması Vizyoner Türkiye’nin oluşumunun ana sorununu içermektedir.
Çünkü Batı medeniyetinde 19. ve 20. yüzyıl pozitivist içerikli eğitim anlayışı;
-öncelikle ekonomik çıkarından hareket edebilen bencil, egosantrik insanı,
- bu insanın ekonomik çıkarlarının tehlikeye düşmesi korkusuna karşı, kendi çıkarını tehdit eden herkes ve herşeyin ötekileşmesinin mantığının kurulmasını
- bunun sonucunda; çatışma-kaos kültürünün ve etnikleştirmeye dayalı farklılık üzerine kurgunun oluşturulmasından rant elde etmesini,
- gücü paganlaştırıp buna dayalı elitistlerle sınıf temelli toplum yönetim modelinin meşruiyet kazanmasını,
- özgürlük, insan hakları, demokrasi gibi genel geçer olan anlayışların içi boşaltılarak bunların, ekonomi-güç ilişki seti üzerine oturtan bir siyasal anlayışın rasyonelliği üzerine kurgulanmış bir eğitim anlayışını geliştirmiştir.
Bütün bu eğitim anlayışları özellikle Türkiye gibi gelişme olan ülkelerde,
“bağımlılık ilişkisi”nin jakoben bürokrasi ve eğitim sistemi yolu ile sağlanmasını ortaya çıkarmış olduğu söylenebiklir.
Sonuç olarak Yeni Türkiye’nin açılımı güç yerine adaleti, bencil insan yetiştirme yerine dayanışmacı, birlik içerisindeki insan zihniyetinin oluşturmasına bağlı olduğundan, bunu sağlama ise en üste milli eğitim politikasının özgünlüğü ile doğrudan ilişkilidir. Bu konuda yeni insan nasıl inşa edilebilir sorusu, sistemsel önem taşımaktadır.
http://ankarameydani.com/ 11.07.2011 Pazartesi - 15:49