Nasıl bir aksiyoner insan inşa edilmeli?
Vizyoner Ülkenin Oluşturucu Şartları -2 : Yeni Bir İnsan Tipi Yetiştirilmeli
Türkiye'nin 21. yüzyılda Vizyoner ülke olabilmesi için öncelikle kendi değerlerine dayalı,
insanına çağı yönetme becerisini sağlayabilecek ve yine o insanına kendi kültürüne ve medeniyet anlayışına güven duyabilen bir milli eğitim politikasına karar vermesi gerekmektedir.
Bu karar, Yenİ Türkiyenin ilk önemli adımı olabilecektir. Çünkü tarihten zamanımıza kadar geçen zaman diliminde ister pagan medeniyetler olsun, ister de tevhitçi medeniyetler olsun, ortak paydanın, işe öncelikle EĞİTİM ile başlamış olmalardır. Bu konuda her toplumun kendi özgün kültürel değerlerinden hareketle o toplumun insanının fikri yapısını, eşyaya ve olaylara karşı zihniyetini ve medeniyet değerlerine sahip çıkmayı öğreten temel bir anlayışı hep milli eğitim vasıtasıyla sağlamış oldukları görülmektedir.
Bu tarihi tecrübe bize, Dünya medeniyetlerine yön veren toplumların tarihsel,kültürel ve toplumsal dinamiklerinin böylesi bir gelişmeye bağlı olarak sistemleşip başarıya ulaştıklarını söylemektedir. Buna göre yaşanılan çağda vizyoner olabilmenin ilk şartı, özgün değerlerden hareketle bir milli eğitim politikası belirlemek ve buna bağlı ikinci aşama ise bu değerleri his ve fikir dünyasında birlikte mecz edebilmiş ideal aksiyoner İNSANın oluşturabilmesi gelmektedir. Bu ikinci başlık birincisi kadar önemli bir konudur. Çünkü sistemleri neye göre nasıl bir biçimde ve temel önceliklerin ne olduğu konusunda yönlendiren işte bu ideal /aksiyoner insanlardır.
Bütün dünya toplumlarının en gözde sorunu, özgün kültürlerinin ideal/ aksiyoner insanının yetiştirme meselesidir.
Bir Batı'lı filozofun belirttiği gibi gelişmiş toplumlarla geri toplumlar arasındaki ana fark, gelişmiş toplumlarda bir avuç kültürün özüne uygun ideal insanın yetişmiş olmasıdır şeklinde konuyu bütün dehşetiyle idraklere sunmuştur.Bu konuda Türkiye sahip olmuş olduğu kültürel dinamikler açısından özellikle Batı medenieyetine karşı potansiyel bir ülke olduğundan, O'nun bu konuda ki yaşadığı gelişmeler oldukça önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Türkiye halife, sultan 3. Selim'in 1807'de Batı'lı (Fransız diplomat marifetiyle) bir operasyonla tahtdan indirmesiyle Batı'nın Türk toplum sistemine açık müdahelesi başlamıştır. Öte yandan sosyal düşünce anlayışında Fransız'lara ilaveten da İngiliz'ler de tanzimat bürokrasisi vasıtasıyla tepeden A. Smith'yan ve Ricardogil liberal iktisat anlayışının Osmanlı sistemine hakim olması için, ilerici-gerici insan tipi tartışması ilk defa bu dönemde başlatılarak Türkiye'de
- Batı pozitivist EĞİTİM zihniyet içerikli insanın sadece gözleriyle gördüğüne inanan, yani Allah' ı da gözleriyle görmediği için insanın iman, hakikat idrak yokluna düşmesini sağlayan ve onukısmen ya da doğrudan ateizme sürükleyen bir felsefi anlayışın ürettiği Batıcılaştırılmış müslüman -Türk insanının yetiştirlmesi sağlanmış,
- Pozitivist EĞİTİM ve liberal PRAGMATİZME dayalı, egosantrik ve halka karşı kendisini üstün gören, onun değerlerini küçümseyen Batıcı aydın ve bürokrasi/bürokrat lardan oluşan ilerici AYDIN İNSAN TİPLEMESİ oluşturularak, Türk-İslam değerlerine ve O'nun medeniyet anlayışı üzerinde yönetim, bu Batı'cı AYDINlar/BÜROKRAT-SİYASİ insan tipleriyle gerçekleştirilmiştir. Bu bir avuç kitle,sayıca az ama sistem kendine uygun insanını inşa etmiş olduğundan, toplum üzerinde etkinlik sağlanmıştır. Demek ki toplum yönetiminde, toplumun yönetici kesiminin iktidarı, kendi ideal eğitim sisteminin inşa etmiş olduğu ideal insan tiplerini yetiştirmesi vasıtasıyla sağlanmış olunduğu anlaşılmaktadır.
Batı sisteminin Cumhuriyet Türkiye'sine dikkate çekmeyen bir yolla girmesinde ise eğitim- Batı'lı değerlere göre eğitilmiş insan ilişkisini görmekteyiz. 1947'de ABD'nin liberal-kapitalist sermaye ilişkisini, Batı kültürel değerlerini, hedeflerini çeşitli eğitim bursu veren vakıflar yoluyla sağlamıştır. bunlardan bilinen bazıları AFS,Fulbright, Eisenhower, Rockefeller ve Ford vakfı bursları, üzerinden EĞİTİM yoluyla nice Türk aydınlarını Batı'lı değerlere göre eğitmesi önemli bir rol taşımıştır. Buna göre Batı 'lı zihniyet değerlerine göre eğitilmiş pozitivist-liberal-kapitalist karması bir Batı'lı ideal insan tiplemesinin inşası ve onun Türkiye'de sosyal düşünceyi yönetmesi, Bürokrasiyi sevk ve idaresi, siyasi yönetimi bu ilkelerden alınan ilhamlar ile halkının büyük bir çoğunluğu anti-pozitivist bir zihniyete sahip ülke bu yolla yönetilmiştir. Böylece bu batı'cı değerleri ideal olarak alan insan unsuru ile Türkiye 'de
toplumu kimlik bunalımı yaşayan,
insanının milli+manevi bütünselliği taşıma konusunda şahsiyet sorunu içinde bulunduğu,
yerli aydının horlandığı,
üniversitesinin ise taklitçiliğin ve aşılmış sıradan bilgilerin tekrarını yaparak ve bunu da bilimsel gelişme-bilimin hakim olması sanısın içine giren hamakatçi bir anlayışa büründüğü,
Milli girişimci yerine seküler girişimciliğin sermaye hayatını yöneten ve böylece taklit sanayi ve dışa bağımlılı sağlayan... bir dizi gelişmelerin ortaya çıkmasını başarmıştır.
Sonuç itibariyle her sistemi taşıyan o sistemin ideal değerleriyle yoğrulumuş aksiyoner insana ihtiyaç duyulduğundan, Yeni Türkiye'nin 21.yüzyılda vizyoner ülke olabilmesi için anti pozitivist, kültürünün milli+manevi bütünlüğünü sağlama ve buna göre bilgi üretme kapasitesine ulaşmış bir ideal aksiyoner insan tipini yeniden yetiştirmesi ya da ortaya çıkarması gereği bulunmaktadır. Bu konu Türkiye'nin en zor ve de son derece karmaşık olan bir konusudur.
Türkiye'nin 3.Selim'in hal edilmesinden sonra aşama aşama giydirilen Batı'cı insan yetiştirme ve onu ikitdar ederek Türkiye'nin Batı'ya Bağımlı Kalmasını sağlama projesini durdurma, bu konuda yeni çağa uygun milli ve manevi bütünlüğü birlikte ele alan yerli aydın yetiştirme projesini sağlama kararlılığı, Türkiye'de özgün değerlere dayalı bilgi-ahlak üreterek, dünyada, vizyoner ülkenin gerçek iktidar olmasının yolu da açılmış olabilecektir.
http://ankarameydan.com/ 16.07.2011 Cumartesi - 16:32
