Mevlana Sosyolojisi ve Tevhidi Sosyal Düşüncenin Kurucu Zihniyet Temelleri
Büyük Türk düşünürü Mevlana, Selçuklu devletini çözülmeye başladığı bir dönemde toplumu yeniden maddi ve manevi değerlere bağlılıkla ele alan kalkınma sosyolojisi mahreçli açıklamalarıyla toplumsal kalkınma-ahlak ve ekonomi(çalışma) ilişkisini Luther, Calvin ve Weber’den çok zaman önce ele alıp, Türk-İslam medeniyetinin temel ilkelerinden hareketle modelleştirmiştir.
Mevlana’nın söz konusu etmiş olduğu yetmiş iki milletin halini incelemesi, gözlemde bulunması, etkileşime girmesi çeşitli toplumları sosyal, kültürel, ahlaki, felsefi düşüncelerini değerlendirmeye tabi tutması(Karaca 2007: 10), onları ve dolayısıyla dünya realitesinin yorumlanmasına yönelikampiristik ve metafizik içerikli bütüncü/Tevhidil toplumcu bakış açısı hakkında bilgi vermektedir. İşte bu durum Mevlana’nın sosyojik mantığını, bakış açısını ve ilim yöntemini ifade etmektedir.
Selçuklu toplumunun içinde bulunduğu çözülme sürecinden çıkıp yeni bir gelişmeye yönelmesi(kalkınması) adına, dönemin aydın insanına ahlaki bir seviye kazandırmak için “mesnevi”yi Farsça yazarak, toplumun mikroskopik insan çözümlemesinden hareketle makroskopik toplum çözümlemesine yönelmesi de, O’nun günümüz tabiriyle “gelişme sosyologu” zihniyeti taşımasına ait yönünü de ifade etmektedir. Bu yönüyle ve kullanmış olduğu metodolojiyle Mevlana Hazretleri, insanın iç gözlem yoluyla kendini tanımasına ve bu tanıma veya farkına varma ile de, karşılaştığı toplumsal sorunları insan-ahlak-toplum bağlamında çözüme kavuşturmasına yardımcı olmaktadır. Bu metot o dönem Selçuklu toplumu için gereklidir. Çünkü günümüzdeki aydınlanma ve pozitivist felsefenin yönteminin “aklı” paganlaştırıp, dünya ölçeğinde insan -toplum düzeyinde bir ahlak krizine yol açtığı gibi, Mevlana’nın yaşadığı toplumsal dönemde de Mutezile akımının sadece aklı dikkate alan bir bilgi anlayışı hâkim duruma gelmiştir(Nedvi 2007: 15). Bu akım tesiriyle başta Selçuklu toplumunun aydın kesimi olmak üzere Selçuklu insanı; lüks, israf, tüketim, hizip, dünyacılaşma gibi konularda materyalistleşme eğiliminde yoğunlaşarak, bu özellikli aydın milli devlet yapısının çözülmeye yol açmıştır. İşteMevlana, toplumun düştüğü bu durumdan İslam toplumunu gelişmeye yönelmesi, ayağa kalkışına yöneltmek için(yani toplumsal çıkış), Selçuklu insanın, kültürünün özgün kök değerlerine yani Tevhidi düşünce üzerinden ele alınan değerlerini, kendi gündelik yaşam tarzında “yeniden” hâkim olmasının gerekli olduğunu belirtir. Böylece de, bir yandan insanın iç dünyası etkisinin dışlaşmış davranışlarındaki önemini belirtmiş oluyorken, öte yandan da gelişmeci içtimaiyat ( sosyoloji) anlayışı ile milli ve manevi kültürün bütünleşmesi arasındaki yoğun ilişkiye dikkat çekmiş olmaktadır. BöyleceMevlana Sosyolojisi diye ifade etmenin de mümkün olduğu, insanın iç dünyasından hareketle dış dünyadaki davranışları ideal ölçülere göre yani Tevhidi sosyal düşünce anlayışına göre yeniden düzenlemek için, öncelikle insanın kendini tanımasını(nefsini bilmesi) temel alan bir mikroskobik analizden makroskobik analize geçiş sağlayabilen bir çözümleme ve anlama bütünselliğidir.
Mevlana’nın Mesnevi adlı eserinde
“topluluk, cemiyet suret bakımından olursa, bir mana ifade etmez, faydasızdır”, ”topluluk, cemiyet cisimlerin, bedenlerin çokluğundan meydana gelmez; şu cismimiz de, ismimiz gibi boş bir şeyden ibarettir” diyerek toplum-mana değerleri bütünleşmesine yönelik sosyolojik bir açılımla maddi bir varlık olan toplumsal realite üzerinde mana topluluğunun önemini vurgulamaktadır(Mevlana 2003:561). Mevlana toplum-sosyal değişme etkileşiminin vazgeçilemez bir realite olduğunu bildiğinden dolayı, değişimin mahiyeti üzerinde sosyolojik bilgi bağlamında yoğunluklu olarak durmuştur.
Mevlana’ya göre “asırlar asırları takip etti; hepsi de geldi geçti. Bu manalar, bu manevi değerlerse, hep yerli yerinde, hiç değişmeden oldukları gibi durmada” (Mevlana 2003: 569) diyerek, maddi değişmenin /sosyal değişmenin vazgeçilmez bir gerçeklik olduğunu, soyut değerlerin içeriğinin de, ahlaki değerde, adalet anlayışında ve bilgi ve erdemin adaletin, bilginin değişmediğini açıklamaktadır(Mevlana 2003:569). Bu yönüyle Mevlana hazretleri modern sosyolojinin en önemli sosyal değişme konusundantevhidi sosyal düşünce anlayışıyla 19.yüzyıl modern sosyoloji kurgusundan yaklaşık 700 yüzyıl önce toplumsal değişme ile sosyal düşünce ve toplum arasındaki ilişkiye dikkat çekmektedir. Bu yönüyle yapı ve soysal değişme üzerine bina edilen modern sosyolojiden çok öneceleri Tevhidi sosyal düşünce bilgi anlayışı üzerinden toplum realitesine, sosyal değişme olgusuna, din mana soyut değerlerinsosyal analizlerde değişmez etkisine dikkat çekmektedir. Bu bakış açısı dahi modern sosyolojinin materyalist yönünden sonra post modern 21. Yüzyılda ortaya çıkan din anlayışlı toplum okumalarına yönelmesi dahi Mevlana Hazretlerinin günümüz tabiriyle sosyolojik anlayışını Tevhidin sosyal düşünce anlayışına göre bir metod üzerinden ele aldığı görülmektedir.
Mevlana Hazretlerinin Mesnevi’sinde, Aslan ve av hayvanları arasındaki sembolik konuşmayı medeniyetin maddi hayat anlayışına yani“çalışma” zihniyetine vurgu yaparak izah eder.
“Çalışıp kazanan Allah’ın sevgilisidir”,”…Tevekkül doğrudur. Fakat bir de peygamberlerin ve müminlerin çalışmalarına bak. O mübarek insanlar, türlü cefalar, mihnetler çektilerse de yılmadılar, Allah, onların uğraşmalarını, didinmelerini boşa çıkarmadı. Onların tedbir ve çare aramaları, her zaman hoş ve latif oldu; zaten güzelden ne gelirse güzeldir.
….Çalışmaları yardım ile onlar, noksanlardan kurtuldular, tamamıyla kemal mertebesi buldular”(Mevlana 2003:68-69) diyerek çalışmanın medeniyetin model alınan lider şahsiyetlerinin bir özeliği olduğuna vurgu yapar. Böylece çalışma yani toplumsal maddi alan olan üretim, sanayi, girişimci(model insanların çalışmaya yönelik faaliyetleri) ve girişimcilik gibi toplumsal kalkınmayı geliştiren özne ve nesnelerin önemini belirterek, bu tür çalışkan insanların sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleriyle de Allah’ın değerli bir kulu olduklarını söyler. Yine devlet anlayışı bağlamında modern Batı’da kutsal devlet anlayışını savunan Hegel’in bu kutsal devlet kavramını kimi kaynaklarda Mevlana Hazretlerinin Tevhidi sosyal düşünce devlet anlayışının etkisinde kalarak geliştirdiği belirtilmektedir. Mevlana hazretlerinin eğitim konusunda dahi ortaya koymuş olduğu görüşler bile bugün dahi modern eğitimin pozitivst mantığının kendi yetersizliğininden çıkış arayan yeni Batı eğitim paradigmasının geliştirmeye çalıştığı görüşlere kaynaklık ettiği görülmektedir.
Bu bağlamda Mevlana Celalettin-i Rumi hazretlerinin de 13. yüzyılda, eğitim-şahsiyet inşası-ideal devlet etkileşimine tevhidi bir noktadan yaklaştığı görülmektedir. Bu bakış açısının Mevlan sosyolojisinin en önemli kurucu /ihya edici mahiyetine dikkat çekmektedir.
Mevlana Hazretlerine göre ferdin, sadece başkalarının bilimini tekrarlamakla yetinmeyip bizzat kendisinin faraziyeler kurarak(madde) bunları inceleyebilmesinin ruhundan fışkıracak ilhamlara bağlı(mana) bulunduğunu belirterek, eğitim-sezgi-fert ilişkisine yönelik tevhidi eğitim fikirleriyle İslam’ın eğitim sistemini ifade etmiştir.
Yine Mevlana hazretlerine göre eğitimin rolü, insanda var olan potansiyel yeteneğinin bütününü işlenmektir. Mevlana’ya göre insanın anne ve babadan gelen biyolojik kalıtımla çocuğa geçen potansiyel zekâ(maddi cephe) ve ilhama açık ruhi güce yönelik yetenek(manevi cephe) olmak üzere yaratılıştan gelen iki yeteneğinin bulunduğunu belirtir. Tevhidi eğitimin medeniyet/devlet inşasında, insanın bütüncül tarafının gelişimine rolüne dikkat çekerek, bu bütüncül insanın sosyal ve ferdi gelişimi sayesinde toplum kuruculuğuna vurgu yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre Mevlana Hazretleri, insanın şahsiyetini şekillendiren ve onu “büyük insan” yani büyük bilim adamı, büyük sanatkâr, hatta bir dahi getirebilen faktörün “akla uyan” değil “akla yön veren ruhi güç “olduğunu belirtir. Böylece Mevlana Hazretleri, insanın eğitimine iki yönlü bütüncül, tevhidi bir noktadan bakarak, sosyolojik gelişimin temel paremetresini bu ana damara bağladığı görülür*
Sonuç
13.’ü yüzyılda Mevlana, çalışıp üretmenin, hem manevi hemde maddi alanda başarıyı getiren bir unsur olduğunu belirterek, çalışma-toplum-gelişme ve ilahi aşka ulaşmış insan etkileşimini, kültürün ampiristik ve metafizik yönlerini birlikte ele alarak, Tevhidi sosyal düşünce üzerinden oluşturduğu Mevlana sosyolojisi ile batı medeniyetinin bu konudaki narksist yaklaşımını önemsizleştirmiş olmaktadır. Mevlana Hazretlerinin başta “pergel metaforu” olmak üzere toplum kurucu merkezli yaklaşımı bir sosyal ve kültürel yapı etkinliğini 13.yüzyılda ortaya koyduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Bu duruma göre, Weber sosyolojisi, Durkheim sosyolojisi, Comte sosyoloji… şeklinde modern sosyolojinin batı medeniyetinin kurucu görünen yönünün tartışmazlığını, modernlik bilgisinin “tek tipleştirici”liği üzerinden pagan(liberal-kapitalist) sosyal toplum oluşturmada kullanılan batı sosyolojisinin “anlatı” mahiyetli işaretler verdiği ortaya çıkmaktadır.
İslam, 7. Yüzyıldan 19. Yüzyıla değin 1200 yıllık aktif dünyanın kültür, siyaset ve toplum ve ahlak anlayışına yön vermede hakim bir görünüme sahip olması aslında İslam medeniyetinin toplum sistem anlayışını, devlet anlayışını, kültür anlayışını, sanayi anlayışını, bilgi anlayışını, girşimcilik model tipini, eğitim anlayışını… Tevhidi sosyal düşüncesine göre oluşturduğu görülmektedir. Bundan dolayı günümüz tabiriyle sosyoloji kurucu bu vasfı ile dünya sisyasal sistemine model koymuştur. Bu olmamış olsa idi 12ooyıl aktif olarak dünay siyaset ve toplum anlayışında belirgin olması asla mümkün olamazdı. Bundan dolayı, Gazzaliler, Biruniler, İbn-i Arabiler, Suhreverdiler, Davud-i Kayseriler hep bu sosyolojinin inşasında/ihyasında rol almış model “büyük insanlar”dır. Bu noktada da Mevlana Hazretleri örneğinde de görüldüğü gibi O’nun Selçukludan Osmanlı’ya siyasal süreçin geçmesinden yeni sosyolojik kurgusunu Mesnevi üzerinden sevgi, ilahi aşkın aydın insan üzerindeki etkisi ile oluşturduğu sosyoloji anlayışı ile yol açıcı, önden giden ve ihya edici bir modeli ve ihya edici “büyük insan” örneğini ortaya koymuştur.
*: Mevlana Hazretlerinin bu noktalardaki görüşeleri için A. Kurtkan Bilgiseven’in “Din sosyolojisi ve Eğitim sosyolojisi” eserlerine bakılabilinir.
Kaynakça
- Mevlana,Celalettini Rumi : Mesnevi Tercümesi,Çev.Ş. Can. C: 1 ve 6, Ötüken Yayınları,İstanbul, 2003.
- Nedvi,Ebu’l Hasan :Hazreti Mevlana, Kayıhan, İstanbul, 2007.
- Karaca, Yusuf: Hazreti Mevlana, Hasan Nedvi,Önsöz Yerine,Çev. Y.Karaca, Kayıhan, İstanbul,2007.