“Tevhidi Sosyal Düşünce”

Medeniyet, Özgün Sosyal Düşünce, Özgün Aydın ve YÖK

Medeniyetler;  kendi üniversite kurumlarında,  özgün  sosyal düşüncelerine  yönelik değerlerini  bilim ile buluşturarak, ideal aydın tiplerini oluştururlar. Böylece dünyada diğer toplumlara karşı bir üstünlük sağlayarak, diğer medeniyetleri, toplumları yönetirler.

Medeniyetleride büyük medeniyetler ve daha küçük çaplı medeniyetler şeklinde ikiye ayırdığımızda,  daha küçük çaplı medeniyetler, tarih sahnesinden bir çıktılarmı  artık bir daha geriye dönmeleri imkânsız görülmektedir. Ancak büyük medeniyetler(İslam, Hıristiyan ve Yahudi medeniyetleri) ise bazen “bitkisel hayat”a girebilirler fakat medeniyetinin özüne uygun yeni bir sosyal düşünce ve ideal aydın tipinin inşası yoluyla yendien bu “bitkisel hayat”tan yükselerek çıkabilirler. Bu noktada bu birlikteliği sağlayan mekansal alan ise üniversitedir.

Üniversite;
- medeniyetin özüne uygun özellikle sosyal bilim, sosyal düşünce  bilgisinin gelişmesi,  
- aydının bilim zihniyetinin inşası ile üretmiş olduğu bilgi sonucu medeniyeti geliştirci ana damarı oluşturur.

Bu noktada;
- üniversite,
- medeniyetin özgün sosyal düşünce anlayışı,
- ideal aydın  özelliğini taşıyan insan( özgün değerlerinden oluşmuş  bilim adamı) bu formülasyonun olmazsa olmazını oluşturmaktadır.

Buna göre ;

Medeniyet = Üniversiteler + Özgün Sosyal Düşünce + İNSAN

şeklinde izah edilebilinir. Bu medeniyet kurucu formülasyona göre ister pagan, ister tevhitçi birbirine zıt medeniyet yapıları, kendi zihniyet ve niyetlerine göre bu medeniyeti izah eden üç formülasyanu kullanrak medeniyet değerlerini oluşturmuşlardır.

Örneğin;
Eski  Yunan’da  M.Ö. 8-6.yüzyıla kadar aristokrasinin hakim olduğu siyasal dönemde  özellikle MÖ. 6.yüzyılda materyalist sosyal düşünceyi sistemleştiren  Thales’in(Aydın kişi),  bunun  Milet Okulunda(Üniversite) gerçekleştirmiştir.  
İdeal düşünürlerden Platon, üstün Yunan medeniyetinin yeniden ayağa kalkması için idealist sosyal düşüncesini akademia’da, Aristo aynı idealist Yunan medeniyeti için okulu Lyceum’u kurmuştur.

Böylece Eski Yunan’ da, medeniyetin devamı için üniversite ve sosyal düşünce anlayışı bu aydın kişiler vasıtasıyla , yeni bir aydın tipini oluşturarak medeniyetlerinin devamını sağlamayı amaçladığı görülür.

Yunan Medeniyeti’nin  materyalist Thales’ci anlayışından yaklaşık bin yıl sonrasında Hz. Peygamber(SAV), tevhitçi İslam medeniyetini,on üç yıllık Mekke döneminden sonra Medine’ye ulaşır ulaşmaz  “kurucu devlet” yada medeniyetinin devletini oluşturma  adına ilk anda dört şeyi yapmıştır:

- Mescit inşası,
- Ashabı suffe okulu(İlk Üniversite),
- Müminlerin zıt unsurları arasında bu zıtlığın uyumsuzluğunu(siyah-beyaz, zengin-fakir) giderme adına  “kardeşlik” sosyal bütünleşmesini sağlama,
- İlk milli ekonomik pazarın kurulması için Medine’de yer belirlenmesi.

Böylece Hz.Peygamber(SAV) öncülüğünde İslam medeniyeti de kendi özgün sosyal düşüncesine yönelik değerlerini,  Ashab-ı Suffe üniversitesi ile insan inşasını gerçekleştirmiştir.
Emeviler zamanında üniversite Şam’a, Abbasiler zamanında Büyük Selçuklu Devleti Bağdat’da da Nizamiye medresesini (bunlar aynı zamanda başkent pozisyonundadırlar) kurmuştur.
Osmanlılar zamanında Bursa  alınır alınmaz İznik, Davud-I Kayseri önderliğinde ilk üniversitesi kurulmuş, medeniyet değerlerinin sosyal bilim anlayışı hep buralarda üretilmiştir.
Fatih İstanbul’a girdiğinde hemen Fatih medreselerini kurmuştur. Medeniyetler konjoktörel olarak ele alınır. Tekrar Batı medeniyeti 3.yüzyıldan sonra ancak 18.yüzyılda yavaş yavaş belirmeye başladığında, 19. yüzyılda İngiltere’de bu Batı medeniyeti; sosyal düşünce sistemi ve sistemin insan zihniyetini başta  Cambridge üniveristesi olmak üzere bu formülasyona göre oluşturduğu söylenebilir.

Yunan medeniyetinden, İslam medeniyetine ve sonra yine Yunan düşünce geleneğine bağlı gelişen Batı medeniyetinin oluşturucu mekansal alanın üniversite, medeniyet değerlerinin sosyal düşünce anlayışına göre kurucu  insan unsurunun etkinliği hep göz önüne çıkmaktadır.

Bu  noktadan sonra Yeni Türkiye tartışmalarının içinde bulunduğumuz zaman diliminde, yeni YÖK başkanı Sayın Prf. Dr. G.Çetinsaya “Yök gücünü bürokrasiden değil, Üniversiteden alacak “demekle yukarıda açıklana gelen medeniyet-üniversite- aydın insan(akademisyen) ilişkisine yeni bir yaklaşım içinde bulunmanın gereğine bizce adeta dikkat çekmektedir.   Bu çerçevede yeni dönemde YÖK’ün,  Yeni Türkiye’nin özgün sosyal düşüncesi ve buna yönelik aydın insanını geliştirme faaliyeti içerisinde bulunmasının gereği oldukça önem taşımaktadır.

Yazarın Son Makaleleri

Sosyal Ağlarda Paylaş

Twitter Facebook Google+ E-mail

Kategoriler

Son Yazılar