“Tevhidi Sosyal Düşünce”

Jakobenizm ve Organizmacı Düşünce Modelinin Sonluluk Kanunu

Sosyoloji biliminde organizmacı görüşe göre toplum, bir organizmaya benzer yani doğar, büyür ve ölür. Buna göre toplumlar, sistemler, devletler, imparatorluklar, siyasal gruplar, elitist kesimler gibi sosyali oluşturan unsurlar, bu kanuna tabidirler. Batı’lı modern sosyologlar bu düşünceyi zorunlu olarak kabul etmektedirler. Bu organizmacı düşüncenin fikir babalarından birisi olan İslam düşünürü İbn-i Haldun, modern sosyolojisinin bu doğal kaçınılmaz kanununa İslami bir çerçeveden bakar.

İbn-i Haldun’a göre Allah yeryüzünde hiçbir kimseye ve hiçbir “şey”e “Beka(sonsuzluk) ve Halık(yaratıcı)” sıfatlarını vermemiştir. Böylece İbn-i Haldun Allah’ın, hiçbir topluma, devlete, imparatorluğa, hiçbir insana ve hiçbir zümreye bu dünyada “Beka” yani sonsuzluk gücü vermediğinden, bütün bu unsurların her birinin dünyada bir ömrünün olduğunu yani “sonlu” olduğunu söylemektedir.

Bu genel kanunu, günümüzde iki önemli duruma uygulayabiliriz. Bunlardan ilki, M.S. 27 ‘de başlayıp(Roma), üçüncü yüzyıla kadar dünya lideri olmuş ardından da 1500 yıl bekleyerek ancak 18.yüzyılın sonundan itibaren dünya ya giderek yön verme sürecini yakalamış Batı medeniyetinin şu anki lideri olan ABD imparatorluğunun çöküş sürecine girmesi durumudur. İkincisi ise Batı değerlerini 1807’den itibaren aşama aşama “bürokrasi” ve işbirlikçi aydınlar vasıtasıyla Osmanlı ve daha sonrasında Türkiye’ye oturtan jakoben kesimin bu organizmacı kanuna boyun eğmesi durumudur.

Öncelikle makro dünya siyaseti açısından ABD’yi ele aldığımızda, ABD’nin zamanımız itibariyle içinde bulunduğu durum o, son iki yüzyıllık Batı tarihinin ilk defa karşılaştığı bir durumdur. Batı liberal –kapitalist sistemi taşıyan üç ana unsur bulunur:

 

devlet(Beyaz Saray),

bürokrasi(Pentagon askeri bürokrasisi),

ve liberal-kapitalist girişimcilerdir(özellikle silah ve petrol alanlarındaki girişimciler). 

Batı tarihinin zenginliği ve iktidarı bu üç unsurun eşgüdümlü yani birbirlerinin menfaatini tamamlayan bir işbirliği içerisinde gelişmiştir. Sosyal bilimlerdeki tüm kavramların(demokrasi, insan hakları,serbest piyasa,özgürlükler,laiklik,sekülarizm..) Batı’lı izahı, bu elitist/seçkin kesimlerin toplam iktidar güçlerini artırmaya yönelik olarak geliştirildiği söylenebilir. Yoksa örneğin Amerika’da sistem, her hangi bir fabrikada işçinin haklarını, özgürlüğü korumayı ve geliştirmeyi amaçlamamaktadır.

Çünkü o işçi sermayesi olmadığından, birey değil sadece “ücretli” vatandaştır. İşte bu ayırımcılığa dayalı elitistçi bir sistem özgürlük, adalet, eşitlik retoriğiyle artık kendi üçlü eşğüdümcü sistemini çöküşe yönlendirmiştir.
Bu durum ise

İbn-i Haldun’ a göre Allah, dünya ya ve içindekilerine “Beka” sıfatını vermemiştir. Amerikan elitisci faşizan yapı doğdu, büyüdü ve şimdi ölüm döşeğinde.
Bu konuda Amerikan sistemini taşıyan aydınlara kulak verelim: 

Amerikan Sayıştay Başkanı ise “Roma gibi çöktük” vurgusu ile bu durumu açıkça belirtmiştir.

Buna ilaveten bu konuda basit bir inter gezisi sırasında şu bilgilere rahatlıkla ulaşabilirsiniz Harvard Profesörü Joseph S. Nye bile, ABD’nin aşırı hızlı bir çöküşüne inanmamakla berlikte, Amerika’nın dünya liderliği pozisyonunun yitirmesinin kaçınılmazlığına dikkat çekmiş olduğuna, Aynı üniversitesinin ünlü ekonomisti Nail Ferguson da, Amerikan İmparatorluğu’nun 2010 ile 2020 arasında yerle bir olacağına dikkat çekmektedir. N.Feguson’da, Prf. Joseph S. Nye gibi Amerika’nın çöküşüne sistemin içinden bakarak inananlardandır.

Antropolist Jared Diamond’ da “Collapse” (Çöküş) adlı çalışmasında kültürel olarak Amerikan İmparatorluğu’nun çöküşe girdiğini ve yok olmaktan başka bir çaresinin kalmadığına,New York Times gazetesinin eski editörü Christ Hedges ‘de Amerikan ekonomisinin düzelebilmesi için 200 trilyon dolara ihtiyaç duyduğunu, bunun da dünyadaki tüm gayri safi milli hasılanın 3 katı demek olduğunu belirterek, ABD’nin askeri ve ekonomik anlamda her an çökebileceğine dikkat çekerek bu çöküşün de uzun bir zaman almayacağını belki 2011,2012 veya en geç 2020 yi ifade edildiği görülecektir. 

A.Gunter Frank ise borç içinde batak noktasına gelen ABD için”Çıplak Hegemon” tabirini kullanarak, ABD’nin hegemonik sürecinin sonuna gelindiğini ifade etmiştir.
Böylece İbn-i Haldun’ a göre Allah, dünya ya ve içindekilerine “Beka” sıfatını vermemiştir. Amerikan imparatorluğu taşıyıcılığıyla Batı medeniyeti, materyalisizmden hareketle liberalist-kapitalist bir çerçevede doğdu, büyüdü ve şimdi ölüm döşeğinde.
Türkiye ise aynı organizmacı model yaklaşımı ile değerlendirilmeye tabi tutulduğunda aynı süreci gözlemlemek mümkündür. 

Türkiye, 1807’deki Batı’lılaşma sürecinin içine sokulmasına bağlı olarak 

i- liberal-kapitalist düşüncenin özellikle Cumhuriyet süreci ile birlikte 

ii-Batı değerlerini taşıyan(laiklik adına laisizmci ve seküler Jakoben bir bürokratik grup vasıtasıyla ve onun halka rağmen devlet yönetimine hakim olması, 

iii-liberal zihniyete sahip ve sekülerizmi temsil eden kapitalist büyük sermaye, Türkiye’de materyalist liberal-kapitalizmin üçlü döngüsünü kurmuştur. 

Bu jakoben yapı, kendi sistemin doğasındaki özelliğine göre halk ve seçkin/elit/jakoben ayırımını da devlet gücünü topluma karşı kullanarak da sağlamayı başarmıştır. Ancak özellikle 28 Şubat sürecinden sonra toplumun (halk) bu jakoben uygulamalara karşı durarak, 2007’de Cumhurbaşkanlığını ve son seçimde de bu kesime/zihniyete karşı duruş koyduğunu belirten bir siyasal kurumada yüzde elli gibi bir destek vermiştir. Böylece bu üçlünün toplum nezdinde artık etkinliğini kaybetme süreci açıkça organizmacı sürece bağlı olarak uygulamaya koyulduğu görülmektedir. Buna göre jakoben uygulamalara yüksek sesle cevap seçkinci olmayan toplum kesiminden gelmiştir. Bu jakoben liberal-kapitalist güç, birkaç kaset, bir dizi telefon konuşmaları, gizli çamaşırları ortaya döken yeni medya kurumları ile kısa zamanda zor duruma düşmekten kurtulamamıştır.

İbn-i Haldun’ a göre Allah, dünya ya ve içindekilerine “Beka” sıfatını vermemiştir. Amerikan elitisci faşizan yapı doğdu, büyüdü ve şimdi ölüm döşeğinde olduğu gibi kendi sistemini takip eden dostlarınında artık bu sürece girdiğini de ifade ettiği söylenebilir.
Geçen hafta sonu komutanların emeklilik meselesi de organizmacı bir çerçeveden düşünüldüğünde, dışarda ABD imparatorluğu, içerde ise de Batı’lı değerleri savunan jakoben elitin paralel durumlar oluşturmaları bir tesadüf olabilirmi acaba sorusu akıllara gelmektedir. Buna göre
İbn-i Haldun’un Allah, dünya ya ve içindekilerine “Beka” sıfatını vermemiş olduğundan, elitisci faşizan yapılar, imparatorluklar, devletler, insanlar doğarlar, büyürler ve ölürler açıklaması bir ibret bilgisi olarak zihinlere kazılmasımı gerekmektedir. Türk-İslam medeniyeti, materyalist bu türden yaklaşımlara Araf suresinin 182. ayeti çerçevesinde” hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş” çözülme sürecine girdirilmelerini, maddeci değil de metafizik kanunun mutlak belirleyiciliği olarak değerlendirir.

http://www.ankarameydani.com/ 01.08.2011 Pazartesi - 12:10

Yazarın Son Makaleleri

Sosyal Ağlarda Paylaş

Twitter Facebook Google+ E-mail

Kategoriler

Son Yazılar