Bilim Ateşelikleri Bilim İnsanları ve Sosyal Bilimler- Milli Kimlik İlişkisi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat Ergün “Bilim Ateşelikleri” ihdasına yönelik yeni bir çalışma başlattığını basından öğrenmiş bulunuyoruz. Sayın Ergün’ün ”Bilim ve teknoloji potansiyeli yüksek, Türk bilim insanlarını ve girişimcilerin yoğun olarak yaşadığı şehirlere “bilim elçileri” atamayı gündemine aldığını öğrenmekteyiz.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat Ergün “Bilim Ateşelikleri” ihdasına yönelik yeni bir çalışma başlattığını basından öğrenmiş bulunuyoruz. Sayın Ergün’ün ”Bilim ve teknoloji potansiyeli yüksek, Türk bilim insanlarını ve girişimcilerin yoğun olarak yaşadığı şehirlere “bilim elçileri” atamayı gündemine aldığını öğrenmekteyiz. Bu çalışma elbette fen, matematik ve sağlık bilimleri alanlarında çalışan bilim adamlarının pratik siyasal hayatın içine; tecrübelerini, bilgi birikimlerini aktarmalarının oldukça yararı olabilir. Bu bilimlerin doğası gereği, bilim adamının kültürel kimliğinin bilim alanının işleyişine pek bir katkısı bulunmamaktadır. Çünkü dünyanın her tarafında, örneğin “onkoloji” dendiğinde kanserden, helyum dendiğinde soy gazlar üzerinden tartışmaların yapıldığı anlaşılır. Apayrı milli kültür anlayışına sahip değişik milletlerin bilim adamaları bunları ortak bir dil ile birbirleriyle anlaşabilirler. Fakat sosyal bilimler böyle değildir. Bu alanda bilim insanının zihin ve gönül dünyası ait olduğu kültür ile örtüşük bir etki ortaya koyar. Bu noktada pozitivizmin bilim objektiftir sözü ise bir fantaziden başka bir anlam içermemektedir. Buna göre sosyal bilimler, bir toplumun kültürel özelliklerine göre insan zihnini inşa etmektedir. Bu yönüyle sosyal bilimler özgün bir nitelik taşıdıklarından, toplumların milli kimliğinin oluşumu ile bütünsellik taşır.
Sayın Bakanın şüphesiz ki iyi niyetli bu çalışması, bilim elçilerimizin milli kültür- Türk toplumunun özgün sosyal bilim anlayışı çerçevesinde oluşmasına yönelik bir hassasiyetin taşınması ile anlamlı olabileceği söylenebilir.
Çünkü Batı Sosyal Bilimi etkisindeki akademik bakış, metedolojik olarak Türk toplumunun yerel değerler merkezinden düşünme geleneğine sahip olma sorunu içinde bulunacağından, bu çalışmanın istenilen sonucu ortaya koymayabileceği ihtimalini gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Çünkü Batı hegemon anlayışı, Batı liberal sosyal bilim yolu ile dünyanın pek çok toplumunu ve Türkiye üzerinde pozitivist bilim yoluyla etkisini oluşturmuştur. Bu yeni anlayışın, “Yeni Türkiye” bağlamında özgün bir çerçeveye oturabilmesi için,
- bilim ama hangi bilim sorusu sorulmalı,
- bilim adamı ama bu bilim adamının hangi metodoloji ekseninde bilim zihniyetini kurmuş olduğu sorunu dikkate alınmalıdır.
Buna göre Türkiye’de Aydın sorunu ve onun Bilim zihniyeti görünmeyen temel sorunlardan birisi olmaktadır.
Batı medeniyeti için sanayi olgusu; medeniyetini var kılan hayat damarı mesabesindedir. Pozitivist kökenli bilim ise materyalist/maddeci(liberal/kapitalist) dünyasını meşrulaştıran temel araç konumunadır. Bu iki algı özellikle Batı’da eğitim gören Batı dışı toplumların aydınlarının da bilim anlayışlarının “bağımlı”lıkçı düşünmeyi oluşturma ihtimaline karşı, bilim elçilerinin özgün sosyal bilim zihniyetine sahip olmaları, Türk toplumunun her alanda yükselmesinin ana belirleyicilerinden birisini oluşturacaktır.
ankarameydani.com 23.02.2012 Perşembe