BDPS ve Petrodolar
Konumuz BDPS’nin nasıl küresel olarak bu kadar yayılabildiği ve artık ülkeleri kontrol etmeye başlayabildiği...
Ülkeleri içinden çıkamayacakları borç batağına sürükleyen küresel krizlerin ana nedeni durumundaki Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS)’nin küreselleşmeye başladığı 1970’li yıllar ve bu para sisteminin yerleştirilmesiyle ilgili mücadeleler ilgili araştırmacılarca titiz şekilde araştırılmalı.
Bir ülkedeki kanunların ne olduğundan bağımsız olarak parayı basma ve kontrol etme yetkisinin o ülkeyi kontrol altına almak için yeterli olduğunu çok iyi bilen uluslararası bankacılar ABD devlet bankasını kontrol altına almak için ABD başkanlarıyla yaptıkları mücadeleyi 1913 yılında kazandılar.
Andrew Jackson’un “I killed the bank” sözünün ardından yaklaşık 100 yıl sonra ABD’de 1913 yılında senatörlerin çoğu Noel tatilindeyken Woodrow Wilson tarafından çıkarılan Merkez Bankacılığı kanunu ile ismi Federal (devlete ait) ama tamamen özel bankalardan oluşan ABD Merkez Bankası kurulmuş oldu.
Woodrow Wilson’a atfedilen sözleri duymuşsunuzdur. “Ben en mutsuz adamım. Farkında olmadan ülkemi mahvettim. Büyük endüstriyel bir ulus borç sistemiyle kontrol edilmektedir. Konsantre kredi sistemimiz nedeniyle ulusumuzun büyümesi ve tüm faaliyetlerimiz birkaç adamın ellerindedir. Medeni dünyada en kötü yönetilen, bütünüyle kontrol edilen devletlerden birisi olduk. Az sayıda kişiden oluşan baskın bir grubun tercihi ve zorlaması dışında artık hiçbir hükümet özgür seçimle, çoğunluğun oyuyla gelip gitmez.”
Hem bu kanunu çıkarıp hem de sonuçları üzerinde eğer günah çıkarma değilse böyle sözler sarf etmesi anlamsız görünse de tespitlerin doğruluğu tartışma götürmez.
BDPS’nin geçmişi şüphesiz çok önceye gitmekte. Daha önce Osmanlı ve Büyük Britanya gibi iki imparatorluğun başını borç tuzaklarıyla yiyen bu sistem küreselleşmeyi ve tüm dünyayı etkisine almayı ABD doları üzerinden başarabildi. BDPS’nin şu anda dünyadaki durumuyla ilgili mesele Amerikan Rüyası belgeselinde güzel işlenmiş. Okurlara tavsiye ediyoruz.
Konumuz BDPS’nin nasıl küresel olarak bu kadar yayılabildiği ve artık ülkeleri kontrol etmeye başlayabildiği (bknz Yunanistan’a saç tıraşı).
BDPS gücünü petrodolara borçlu
1944 yılında Bretton Woods kasabasında yapılan uluslararası anlaşmalarla Doların küresel rezerv para birimi olarak kabul edilmesinin hemen ardından küresel seviyede yaygınlaştırılması amacıyla IMF ve Dünya Bankası kuruldu. Böylece küreselleşmenin yolu açıldı. Ancak BDPS bugünkü gücü ve saltanatını 1970’li yıllardaki ABD Başkanı Nixon döneminde ve sonrasındaki petrol eksenli gelişmelere ve politikalara borçludur.
Bu gelişmelerin başında şüphesiz doların altına bağımlı olmaktan tek taraflı olarak çıkarılmasıdır. Bütçeleri fazla vermeye başlayan Avrupa ülkeleri eskiden olduğu gibi ABD’den ellerindeki dolarların altın olarak karşılıklarını istediler.
Basılan kağıt dolarların altın karşılığı olmayınca Nixon altın penceresini kapattı. Pekiyi. Duvar kağıdı maliyetindeki kağıt parçalarını diğer ülkeler nasıl kabul edecekti?
İşte o zamanlar Suudi Arabistan petrolleri imdada yetişti. ABD, Suud Krallığıyla yaptığı inanılmaz denilebilecek anlaşma sayesinde Suud Krallığını komşularına karşı koruma karşılığında iki önemli imtiyaz elde etti. Birincisi, Suud Krallığı tüm petrolleri sadece dolar ile satacak ve başka hiçbir para birimi kabul etmeyecek; ikincisi ise elde ettiği gelirleri ABD tahvillerini yani ABD devletinin borçlarını satın almada kullanacaktı.BDPS’yi ve bunun içinde paranın nasıl üretildiğini bilenler hemen bunun sonuçlarını anlamışlardır.
BDPS’ciler bu şekilde bir taşla birkaç kuş vurmuş oldular. Artık istedikleri kadar kağıt veya kısmi rezerv bankacılığıyla kağıt bile olmayan sanal paralar yaratıp herkesi borçlandırabilirlerdi.
Kendi bastıkları paralar tıpkı altın gibi değer görmeye başladı. Çünkü artık arkasında dünyanın en büyük petrol rezervine sahip bir ülkenin petrolleri vardı. Yani eski zamanlarda adi malzemeden altın üretmeye çalışan simyacıların başaramadıklarını kağıt parçaları ve hatta sanal elektronik paralar üzerinden başarmış oldular.
Diğer taraftan ABD tahvilleri sattırarak devleti sürekli borçlandırmak suretiyle hükümetlerden bağımsız şekilde kocaman ABD’yi kontrol altına aldılar.
Sonraki süreçlerde petrol zengini ülkelerin petrollerini aynı yöntemlerle doların arkasına yerleştirdiler.
İlk defa Georgetown Üniversitesi profesörlerinden İbrahim Oweiss’in 1973 yılında tanımladığı petrodolar kelimesi bir ülkenin başka ülkelere petrol satmak için kullandığı ABD doları anlamına gelmektedir. Bugün bir çok komşu ülkenizden başka bir parayla petrol satın alamazsınız. Önce gidip ABD dolarını satın alacak sonra onunla petrol alacaksınız.
Bir taraftan petrolle, diğer taraftan yaygınlaştırılan sistem sayesinde diğer ülkelerin Merkez Bankalarına zorunlu tutturulan dolar rezervleriye herhangi bir karşılığı olmayan dolara itibar yüklemeye devam etmekteler.
Petrodolar savaşlarında amaç BDPS’yi korumak
Wilson gerçekten demiş miydi bilemiyoruz. Ancak 1970’lerden başlayarak ABD politikaları artık Wilson’a atfedilen sözlere uygun şekilde yürütülüyor. ABD, dünyada herkesin gözünün içine bakarak ben yaptım oldum siyasetiyle pek çok petrodolar savaşı gerçekleştirdi ve hala buna devam ediyor.
Zırva tevil kabul etmez derler… Irak’a yapılan ABD saldırısının, kadın çocuk demeden milyonlarca insanı katleden ve neticesinde neredeyse borçsuz durumdaki bir ülkenin borç oranını %300’e çıkaran bu vahşi savaşın nedeninin gerçekte petrodolar olmayıp kitle imha silahları olduğu yalanına kaç kişi inanır?
Irak vahşetinde gerekçe ne olursa olsun amaç petrodoları korumaktı. Çünkü maliyeti duvar kağıdı değerindeki doları ayakta tutan en önemli araç petroldür. Bundan kurtulmak isteyen her ülke karşılarında BDPS’cileri bulmaktadır.
Maalesef küresel elit karşısında artık devletler devlet olma erkini yitirmiş ve devlet olma ayrıcalığını bir avuç azınlığa devretmişlerdir. Bu yüzden Dünya üzerindeki 7 milyarlık dünya nüfusunu BDPS’nin kağıda dayalı gücüyle binde 1’in çok altında bir azınlık kontrol etmektedir.
Irak adeta yok edildi çünkü Saddam Hüseyin Petrol-gıda kapsamında yapacağı ticarette Dolar değil Avro kullanacağını beyan etmişti. Bu, dolardan kaçış anlamına gelmekteydi. Bu yüzden kendisi linç ve ülkesi talan edildi.
“Libya’da dünya nasıl aldatıldı?” yazısında Kaddafi’nin neden alelacele devrildiğini uzun uzun anlatmıştık. Önemli petrol üreticilerinden Libya’nın petrollerini dolarla satmama, onun yerine altınla satma ve hatta ötesine gidip Afrika’da ortak bir para birimi oluşturma kararı Kaddafi’nin de sonu olmuştu.
İran üzerinde petrodolar savaşı
Libya konusunda yazdığımızda okurlarımıza İran ve Suriye Merkez Bankaları konusunda Google Alert kurmasını tavsiye etmiştik. İzleyen okurlar o günlerden beri İran üzerinde önemli bir finans savaşına girişildiğini gözlemlemişlerdir.
İran üzerinde neden bu savaşın kızıştığını anlamak için 2008’de faaliyete soktuğu, petrol satışlarını dolar dışında altın, Avro, Dirhem ve Japon Yeni gibi başka para ve maldanyapacağı İran Kiş Adasında (Kish Island) kurduğu İran Petrol Borsasını takip etmek gerekiyor.
Aslında 1970’li yıllarda diğer körfez ülkeleri gibi Şah döneminde İran üzerinde de petrodolar hakimiyeti kurulmaya çalışılmıştı. Eğer o zaman başarılı olsalardı emin olun İran da diğer körfez ülkeleri gibi ABD’nin uysal dostlarından kabul edilecekti. Ancak 1979’da gerçekleşen İran Devrimi petrodolarcı BDPS’cileri bundan alıkoydu. O günden bu yana da İran üzerinde ambargolar devam ediyor.
Şu anda İran’a saldırıların dozunun şiddetini artırması nükleer programda sona yaklaşıldığından filan değil, İran’ın dolar dışındaki parayı kullandığı petrol borsası üzerinden petrodoların hakimiyetine ve dolayısıyla BDPS’ye kafa tutmasıdır.
Bakalım hesaplar tutacak mı? Merkez Bankasının devlete bağlı olduğu Libya, Irak, İran, Kuzey Kore ve Suriye gibi sayılı ülkeler içindeki Libya ve Irak gitti. İran kalanlar içinde en güçlüsü görünüyor. Çünkü gerçekte illüzyondan ibaret olan borca dayalı günümüz para sisteminin arkasındaki güç olan petrolün önemli miktarda bulunduğu bir ülkeyi temsil ediyor.
BDPS’nin İran’ı da uslandırıp Merkez Bankacılığı içerisine katıp katamayacağı ayrı bir tartışma konusu. Ancak zulme dayalı ve matematiksel olarak sürdürülmesi mümkün olmayan bu sistem ne zamana kadar insanları köle etmeye ve ülkeleri esir almaya devam edecek?
Semavi dinlerin hepsinde ölçüde tartıda hile yapmamamız emredilir hatta bu nedenle helak edilen kavimlerden bahsedilir. Bu BDPS denen illet toptan tüm insanlık medeniyetini yok etmeden önce sağlam bir ölçü aracına kavuşmak için hepimiz üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeli değil miyiz?
Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner / Haber 7